Arkadaşlar, dün adıma gelen tebliği almak için muhtarlığa gittim.
Kapıdan girer girmez, ilk gözüme çarpan, Cumhurbaşkanının duvara asılı kocaman resmi oldu.
Görevli bayana, gayri ihtiyari sordum; "Siz de mi Akp lisiniz," diye.
"Onunla alakası yok. Artık tüm muhtarlıklara, Cumhurbaşkanının resmini asma zorunluluğu getirildi," dedi.
Aynı an, biraz da ürpertiyle, o 14 yıllık fotoğraf, fırtına hızıyla geçti beynimden.
“İlk gün itibarıyla başladım nabız yoklamaya.
Baktım ki çoğunluk; “Rabbena Rabbena,” diyor, fırsat bu fırsat, dikta kanunlarımı hazmettire hazmettire, fiilen uygulamaya koydum.
Önce baştan, hademelere verdiğim talimatla çöpe attırdım, aydınlığınızı.
Eh, geriye kalan birkaç aydın dışında tepki veren olmayınca, yeniden bahaneler üreterek, heykellerine saldırdım.
Gene pek ses çıkmayınca, kontrollü bir darbenin ardından, Ohal ilan ettim.
Sıkıyorsa direnmeye kalkışın kanunlarıma.
Daha dün, hem de Cumhuriyetin meclisinde bilimin köküne dinamit koydum.
Kavga, yumruk, sehpa falan filan havaya uçura uçura, bilimi de müfredattan kaldırdım.
Yani anlayacağınız, ülkenin çökeceğini bile bile, enkazın altında kalmaya hazır sürülerim var benim.
Kader diyen, akillerim de var.
Ben bir bahaneciyim. Bahane bulmak, yol yapmaktan daha kolay.
Üstelik kuma çakıla, katrana falan da ihtiyaç yok.
Ne de olsa, elimde Kur’an, tam da cahile göre dilimde yaman yalanlarım var.
Kimse kusura bakmasın, Cumhuriyetinizi de bahanelerle tırpanladım.”
Ya şimdi ne demek istiyor?
“Hele bir referandumdan da zaferle çıkayım, değil ki muhtarlıklar, kendi heykellerimi diktireceğim meydanlara.
Her yerde basmakalıp klişe, illa ben olacağım. Karşı koyanın, şeriat kanunlarıyla kellesini alaşağı edeceğim,” mi demek istiyor?
Bu tehditlerle, evlerimizin içine kadar gireceğini mi ima etmeye çalışıyor?
Sosyal medyadan biri yazmış, “Bence, umumi alanlara asılmalı resimleri. En çok zamanımız nerede geçiyorsa, muhakkak önce oralara koyulmalı.”
Bu fikir benim de çok hoşuma gitti. Sifonun olduğu yerde, o..k barınamaz!