Dede Ersel AKSU
Şenol Öğretmen, 1965 yılında, Aydın, Çine’de, “AKAR” Ailesinin bir ferdi olarak dünyaya gelmişti. O’da diğer arkadaşları gibi öğretmen olmak istiyordu,
Şenol Öğretmen, 1965 yılında, Aydın, Çine’de, “AKAR” Ailesinin bir ferdi olarak dünyaya gelmişti. O’da diğer arkadaşları gibi öğretmen olmak istiyordu,
Ailesinin kısıtlı imkanları ile gönderdiği, Erzincan Eğitim Yüksekokulu, Sınıf Öğretmenliği bölümünden mezun oldu.
İlk Ataması, Şırnak, Merkez, Yoğurtçular Köyü İlkokuluna yapıldı. O da diğer meslektaşları gibi aldı bavulunu eline, yiğit “Aydın Efesi” edası ile “Bayrağımın dalgalandığı her yere giderim” dedi ve eğitim ordusunun bir neferi olarak, yollara düştü.
İlk görev yeri olan köye geldi, okulun durumu çok da iyi sayılmazdı ama eğitim yapılabilirdi. Birkaç günlük çalışmadan sonra okul ders verilebilir duruma gelmişti. Öğrenciler ile kaynaşmış, kara, meraklı sevecen gözleri ile bakan öğrencilerine, bir şeyler öğretmek için çırpınıyordu.
Köyde göreve başlayalı epey olmuş, artık okul düzene girmişti.Kendisi de çok yorulmuştu, yorgun bir şekilde akşam yemeği olarak piknik tüpünde iki yumurta kavurdu. Hava soğuktu, sobanın üstüne küçük demliğini koydu, yorgunluktan uyuklamaya başladı.
12 KASIM 1987 ŞIRNAK YOĞURTÇULAR KÖYÜ
12 KASIM 1987 ŞIRNAK YOĞURTÇULAR KÖYÜ
1987 yılının Kasım ayının 12. Günü olmuştu, dışarıdan rüzgar sesi, köpek havlamaları geliyordu. Son günlerde komşu köylere teröristlerin geldiğini duyuyor ama Yoğurtçular’a geleceğine hiç ihtimal vermiyordu. Tam böyle düşünürken kapı çalındı, içi titredi.
“Kim O” diye sorabildi ürkekçe..
Sesinden tanıdığı köylülerden birinin kendini tanıtarak, bir şey istemeye geldiğini söylemesi ile rahatladı, kapıyı açtı.
Kapıyı açınca gördü ki, 3-4 silahlı teröristin köylünün kafasına silahı dayamış, o şekilde kapıyı açtırmıştı, Şenol öğretmenin yapacak hiçbir şeyi kalmamış, çaresizce dona kalmıştı..
Pkk'lı terörstlerden biri;
" Biz faşist T.C.’nin hiçbir öğretmenini Kürdistan’a sokmayacağız, geleni öldürürüz bizden olmayan gelmeyecek demedik mi ? " diye bağırarak, Şenol öğretmenin kafasına sert bir dipçik darbesi vurdu..
Ne olduğunu anlayamadan yere düşen Şenol öğretmenin, ellerini arkadan bağlayarak, yarı baygın bir vaziyette köy meydanına götürdüler. Meydanda köylüler toplanmış, teröristlerin başı propaganda yapıyordu;
“ Bizden olmayan öğretmen, imam ve muhtar bundan sonra görev yapmayacak. Askerliği bize yapacaksınız, yoksa hepinizi öldürürüz, Kürdistan’da Kürdistan kanunları geçerlidir” diyordu.
Pkk'lı terörristlerden biri, silahını Şenol Öğretmenin kafasına dayadı, tam tetiği çekecekti ki, diğeri elinden yakaladı,
“Ula sen ne yapıyorsun, T.C.’nin öğretmenine mermi yazık değil mi? Boğalım gebersin ” dedi.
Terörsitin bu sözlerindeki esas amaç, mermiyi düşündüğünden değil, silah sesini askerler duyarsa, köye gelmesinden ve peşlerine takılmasından korkmasıydı.
Terörsitin bu sözlerindeki esas amaç, mermiyi düşündüğünden değil, silah sesini askerler duyarsa, köye gelmesinden ve peşlerine takılmasından korkmasıydı.
TELİ SIKTIKÇA SIKTILAR
Elleri arkadan bağlanmış olan Şenol Öğretmen, daha kendine gelememişti ki yarasaların liderinin başıyla işaret vermesi üzerine, yarasalardan biri, Yiğit Aydın Efesinin boğazından teli geçirdi, diğer ikisi de kollarından sıkıca yakaladı. Teli sıktıkça sıktılar, sadece küçük bir hırıltı çıkarabilen Şenol Öğretmen, orada ilk görev yerinde can verdi. 22 yaşındaki eğitim ordusunu bir neferi daha, şehadet şerbetini o gece içti.
Ardından birkaç yarasa Şenol Öğretmenin elleri ile hayat verdiği okulunu ateşe verdi. Köylüler Şenol Öğretmenin katledilişinden sonra, eğitim yuvasının da cayır cayır yanışını çaresiz gözlerle izledi.
Yarasaların başı olduğu belli olan bağırdı;
“İşte gördünüz, bizi dinlemeyenlerin halini, bundan sonra kimseye acımayacağız, bu köyden de 3 genci askere alıyoruz” diyerek, 3 genç köylüyü zorla yanlarına alarak gecenin karanlığında uzaklaştılar.
Şenol Öğretmenin cenaze töreni, o zamanlar ilçe olan Şırnak’ın bağlı olduğu Siirt İlinde yapıldı. Cenaze töreninde konuşan dönemin Siirt Valisi Selami TEKER, gözyaşlarını tutamayarak ağladı. Şehit öğretmenin cenazesi, gözyaşları içinde memleketi Aydın’a gönderildi.
GÜLÜM BAK BEN ÖLMEDİM
Yıllar sonra bir televizyon programına çıkan Şenol Öğretmenin kızkardeşi O’nu şöyle tarif etmişti;
“Rüyamda beyaz takım elbiseleri giymiş, gelin arabasının içinde.. Ben bu rüyayı göreli yaklaşık üç dört sene oldu. Ondan sonra dedi”;
“Gülüm bak ben ölmedim”
“Niye abi? Sen öldün, senin törenlerin düzenlendi”
“Hayır ölmedim” dedi.
“Bak yaşıyorum bugün benim düğünüm var” dedi.
"Sonra bir uyandım rüyaymış.."
AH ÖĞRETMENİM, TENEFÜSE ÇIKABİLİRMİYİM?
Bir başka hazin hikaye de şehit öğretmen Neşe ALTEN olayıdır. Neşe ALTEN öğretmenin hikayesine yine bir meslektaşının sosyal medyada yaptığı yorum şöyledir:
Bir başka hazin hikaye de şehit öğretmen Neşe ALTEN olayıdır. Neşe ALTEN öğretmenin hikayesine yine bir meslektaşının sosyal medyada yaptığı yorum şöyledir:
"Seni yine koruyamadık öğretmenim..."
Terörün çığırından çıktığı yıllardı... Neşe Alten'i şehit verdiğimizde... 21 yaşında gencecik bir kızdı. Tekirdağ’lıydı. Okulu birincilikle bitirmişti, Diyarbakır'ın Bismil ilçesinin Çavuşlu Köyüne tayini çıktı. Babası da ardına düştü, kızımı tek başına yollamamayım diye... Daha 21 günlük öğretmen iken hunharca katledildi baba kız....
Nesrin Ünügür de öyle... Feleğin sillesini yiyerek büyümüştü. Zor zahmet bitirdiği okulundan sonra Diyarbakır'ın Hantepe köyüne çıkmıştı tayini. Sivilceli yüzüne bakıp çok şaka yapmıştım ona: " Kız sivilceli, evlen de kurtulalım senden" diye. Meslektaşı Cuma Ünlü ile tanışmış, evlenmişti; kaç gün geçti geçmedi şehit edildiği haberini aldık. Eşi Cuma ile beraber... (1996)
Mehmet Ali Durak, ahh anlatamam onu... uzun boyu ve yakışıklılığı ile gözümün önünden hiç gitmez. Silvan'da güpegündüz başına demir çubukla vurup şehit ettiler. (1992) Urfa seyahatimde Silvan yol levhasını görünce kendimi tutamamıştım, hala tutamam...
Ya Birol Aşkar ?(1993)
Daha kimler kimler ?
170'ten fazla öğretmen... Elif, Numan, Şevki, Seydo, Orhan...
Teröristlerin gelip, alıp, götürüp köyün bir kaç yüz metre dışında şehit ettiği öğretmenlerimiz...
Evi basılınca küçük bebeğini dolaba saklayan öğretmenimiz...
Yaralanıp can çekişirken köyden bir tane at arabası bile bulamayıp göz önünde şehit olan öğretmenimiz...
Erciş depreminde şehit olan Zehra Kaya Şelale 22 yaşındaydı. Tıpkı Neşe Alten gibi… Biri terörden, diğeri depremden...
Koruyamadık sizi öğretmenim, gittiğiniz yerde barınabileceğiniz bir sağlam ev bile gösteremedik. Bir araya geldiğinizde korunabileceğiniz mekan bile yapamadık. Ah öğretmenim geride ne bıraktığınızı bilmiyorsunuz...
Ah Öğretmenim... teneffüse çıkabilir miyim?
ÖĞRETMENİM
ÖĞRETMENİM
1993 Yılında, teröristlerce 25 günlük öğretmenken 21 Yaşında şehit edilen Neşe ALTEN'in, Sinop Öğretmen Lisesi 4/A sınıfı öğrencisiyken, 1986 yılı öğretmenler günü nedeniyle yazmış olduğu kompozisyon.
Öğretmenim;
Sizi karşımda gördükçe, siz içeriye girince, karşılaştıkça sevgi doluyor içim. Önleyemiyorum coşkumu, kalkıp sarılasım geliyor. Nasıl anlatsam bilmem ki size karşı sevgimi, saygımı ana gibi, baba gibi, yurt gibi bağlıyım. Nasıl anlatayım bilemiyorum. Beni nasıl yetiştirdiğinizi. Biliyorum, okula başlayalıdan beri öğrendim, yüceldim ben. Herkese söylemek istiyorum bunu, duyurmak istiyorum...
Tüm dünya öğrensin benim büyüdüğümü. Eski durumumu bilenler gelsinler istiyorum, yetişdiğimi, bildiğimi görsünler istiyorum. Bilginiz bir pınar gibi, susuyorum ona. Dudaklarım kuruyor daha, daha çok fazla istiyorum, yetmiyor bu yudumla, avuçlamak doyasıya içmek istiyorum bu pınardan ve ben de böyle olmak istiyorum. Issız bir yolda yüm geçenler içsinler suyumdan, gidersinler susuzluklarını...
Ben tükenmez olayım tüm insanlara, yolculara yeteyim istiyorum. Korkuyorum bazı geceler, karanlık geliyor her yer bana, karanlık çok karanlık. Üşüyorum yatağımda. O zaman unutayım diye, avunayım diye annemi, babamı, kardeşlerimi düşünüyorum. Yurdumu, binlerce şehidin kanıyla sulanmış yurdumu düşünüyorum. Sonra siz geliyorsunuz aklıma. Bizler sıradayız. Yine sizde sırada. Konuşuyoruz tartışıyoruz arkadaşça. Cıvıl cıvıl ortalık, bitsin artık diye düşünüyorum bir an. Her şeyi öğrendiğimi sanıyorum, ama sizin her sözünüzden, ağzınızdan çıkan her seste anlıyorum ki daha değil. Hiç ayrılmayalım ne olur. Büyüsem de girmesin aramıza hiçbir engel. El ele yürüyelim, ne olacağını bilmediğimiz yarınlara doğru...
Neşe Alten
Lise 4/A 1986
Sinop Öğretmen Lisesi