HASTALIKLI YAPI

Kaya Çetin

 Başbakan Erdoğan'ın başdanışmanı Yalçın Akdoğan, “Demokratikleşmenin, sivil siyasetin ve milli egemenliğin mutlak gereği, milletin iradesini sülük gibi emen hastalıklı yapıları ortadan kaldırmaktır”, diyor. “Milli ordumuza kumpas kurdular”, diye de daha önce bizi uyarmıştı.


Buradaki ‘sülük gibi emen hastalıklı yapılar’ 
dan biz dünya lideri Başbakanımızı hedef alan tuzakların arkasındaki güçleri anlıyoruz. Ne zaman Türkiye ‘take off’ durumuna geçse, bizi çekemeyen bazı mihrakların harekete geçtiğini zaten biliyoruz. Kuşku yok ki şimdi bizim münafık taifesi “İyi de, o yapılar kılcal damarlarımızda çalışırken siz neredeydiniz”, diye davul çalmaya başlayacaktır.  Onlara yanıtımız hazır.

Bizim başımıza ne geldiyse iyi niyetten geldi. Sayın Başbakan, “ne istediniz de vermedik”, sözleriyle iyi niyetimizi veciz bir şekilde ortaya koymuştur. Lakin iştah yedikçe açılıyor; sen veriyorsun ama karşındaki doymak nedir bilmiyor. Eğitimi ver polisi istiyor, polisi ver yargıyı istiyor, yargıyı ver orduyu istiyor, götürdüklerimizden pay istiyor; isteklerin ardı arkası kesilmiyor. Aslında böylelerini kapıya bacaya koymayacaksın arkadaş, ben bunu bilir bunu söylerim.

Münafığın biri de “Bu savcıya siz kendi zırhlı arabanızı vermiştiniz, şimdi kötü mü oldu”, diye soruyor. Sorar, elin ağzı torba değil ki büzesin. Biz de deriz ki, o aracı, onu denemek için vermediğimizi nereden biliyorsunuz? Ya da, o araca yerleştirilen böcükle izleme yapılmadığını nereden biliyorsunuz? Şimdi ne oldu; ayağına dolaştı, Dubai’deki otellerle uğraşsın dursun. Bakalım el mi yaman bey mi yaman.

Her konuya maydanoz olursanız siz de onun gibi ofsayta düşersiniz. Haberiniz olsun.