"Ben İstanbul'un imamıyım"
“Elhamdülillah şeriatçıyım”
“Benim referansım İslamdır”
“Ben diyorum ki insanlar laik olmaz. Müslümanlığın karşısına laikliği oturtamazsınız”
"Türban konusunda karar vermek ulemanın işidir. Ulema ne diyorsa o olur."
"Biz hukuka aykırı bir şey yapmıyoruz. Mecelle'de böyle bir kaide var."
"Bütün okullar imam hatip yapılacak"
“Sadece imamlar resmi nikah kıysın"
"İçki yasaklansın"
Dahası var ama burada keselim. Keselim de bakalım ki, bu söylemdeki İslami vurgu, söyleyenin tutum ve davranışlarına da yansıyor mu:
*Bu söylemin sahibinin sorumluluğundaki kamu zenginlikleri (bir başka deyişle yetim hakkı) ülke çapında yağmalanmış mıdır?
*‘Çalıyor ama çalışıyor da’ şeklindeki hırsızlığı aklama jargonu benimsenmiş midir?
*Toplumu yönetip yönlendirenler yalan söylemeyi alışkanlık haline getirmiş midir?
*Devletin olanakları, yönetenlerin çıkarları doğrultusunda kullanılmış mıdır?
*Yolsuzluğa bulaşanlar korunup kollanmakta mıdır?
Şimdi asıl sorulara geçelim:
*Bu sorulardan bir tanesine bile “evet” yanıtı veriyorsanız söylemdeki İslami vurgu havada kalmaz mı?
*“Bu nasıl Müslümanlık” demezler mi?
*İmam, yalan söyler mi?
*Referansı İslam olan, yolsuzluğu koruyup kollar mı?
*Hem şeriatçı, hem de “hırsız” olunabilir mi?
Halkın diliyle sorarsak;
“Sözüm sana mı inanayım; gözüm sana mı inanayım?”