Gümbede Güm Güm Güm Parkta Düğün Var Güm Güm

İbrahim Karamemet

Hem ne güzel yapmışlardı Parkı. Hani çiçek gibi derler ya. Bu çiçekten de öte. Zaten her yer çiçek. Helâl olsun Belediyeye. Anlamış çiçeğin gücünü. Gazın dumanının ağaca çiçeğe vız geldiğini. Aşkımız da işte o gaz bulutunun altında filizlendi, Taksim’de, Gezi’de göğerdi, İste mevsim Yaz. Aylardan Temmuz.Taksim Gezi bu düğünle büsbütün çiçeklenecek.

Davullar vuruyor gümbür gümbür.
Davullar Eskişehirde, Hatayda
Armutluda,
İzmirde, Gündoğduda
İzmirde gırnata eşliğinde
Teneke Mahallesinde
Ankarada, Kızılayda Dikmende
Davullar vuruyor Antalyada
Adanada
Güm be Güm, Gümbede Güm
Güm Güm
Davullar vuruyor gönünü patlacırsasına
Davullar vuruyor Karadenizin yaylalarında
Ağrının Erciyesin doruklarında
Muğlanın güzelim koylarında
Çanakkalede, Edirnede
 
Deli İbrahim tellal olmuş
Davulcunun yanında haykırıyor dili döndükçe
Duyduk duymadık demeyin heeeyy..
Düğünümüz var Taksimde Gezide
İki çapulcu dünya evine girecek
Dünya çiçek açacak heeeyy..
Herkes davetli, Herkes şahit
Bu uğurda ölenler bile.
 
Helal olsun o geline, unutmadı
vurulup toprağa düşenleri
Topraktan güneşe ulaşanları
 
Duyduk duymadık demeyin heeeyy
Düğün var düğün
Düğün Taksim Gezide
Dünya çok şey gördü bu  Taksim Gezide
Bir de görsün bakalım nasıl olurmuş
Düğünü çapulcunun
Bu göğün altında
Düğün var Düğün
Taksimde
Gezide.
Deli İbrahim Sesi kısılana kadar haykırdı, çocukluğunda anısını unutamadığı köyündeki tellal Deli Memed’in makamıyla. Sesi kısılana kadar her yöne çığırdı. Deli İbrahim’in sesi kısıldı ama, tüm dünya da bu düğünü duydu. Aslında Deli İbrahim’in yaptığı işgüzarlık, daha çapulcu düğünü der demez, name bütün dünyaya yayılmıştı bile. Malum Dünyanın gözü kulağı burada. Bütün dünya mercekle bakıyor Gezi’deki kuşa, böceğe bile, nerde kaldı çapulcular. Duyup da gelmemek olur mu? Herkes düğündeydi.
Polis bile.
Hem de en çok katılan polistendi, belli ki nedamet getirmişler. Biraz boyunları bükük ama olsun düğündür konuktur, buyursun, Hem görsün yakından nasıl insanlar bu çapulcular. Belki feyz alırlar ufukları açılır, dünyaları değişir.
Dünyanın gözünün kulağının burda olduğunu yöneticiler de biliyor, iktidar da. Onun için bu kere nasıl olduysa akıllı davrandı. Başlarına gaz fişeği mi değdi ne, onlar da düğüne katıldılar. Hem de copla kalkanla, tomayla, akreple değil, aşk ile sevgiyle el ele tutuşarak tüm Geziyi kapladılar. Artık onların da yürekleri bükülmüşmüydü ne?...
Hem ne güzel yapmışlardı Parkı. Hani çiçek gibi derler ya. Bu çiçekten de öte. Zaten her yer çiçek. Helâl olsun Belediyeye. Anlamış çiçeğin gücünü. Gazın dumanının ağaca çiçeğe vız geldiğini. Aşkımız da işte o gaz bulutunun altında filizlendi, Taksim’de, Gezi’de göğerdi, İste mevsim Yaz. Aylardan Temmuz.Taksim Gezi bu düğünle büsbütün çiçeklenecek. Gelinle damat kucaklaşacak, öpüşecek, sonra nefesleri nefeslerine karışacak. Hurrraaa, çok yaşayın, mutlu yaşayın.
Tıpkı Tammuz’un en kadîm anamız tanrıça İştar’ı kucakladığı gibi.
Ay uygun. Tarih uygun.
Aaaaa o da ne. Yakışıklı valimiz de arz-ı endem eylemiş. Osmanlı makamını bırakıp taa buralara gelmiş. Öyle makam aracıyla korumalarla falan değil üstelik. Makam aracını tomaların yanında bırakmış, karısıyla el el, elinde kendi boyu kadar bir çiçek, ağır ağır Gezi’nin merdivenlerini çıkıyor. Arkasında Emniyet Müdürü, Emniyet müdürü tek başına, hanımı yok. O biraz ezik duruyor. Vali beyimiz maaşallah dimdik. Fesüphan-allah. Yahu ne oldu bunlara.. Biraz fazla resmi giyinmiş, ortama pek uygun değil ama, düğündür kaldırır. boyu da maaşallah, ama olsun allah için adam yakışıklı, ne giyse yakışıyor. Hem koskoca vali, şortla, sırt çantasıyla gelecek değil ya.. Biraz tedirgin. Ama o da biliyor ki, düğün var. Düğün dernek, bayram, toyda, hasımlık olmaz. Emindir, buyur edilecek, baş köşeye alınacak. Çapulcularla birlikte zıplayacak, zıplamayan Tayyip diye tempo tutacak. Belki bu tempoya katılmaz, zıplamaz. Ne de olsa Tayiip’den yana. Ama artık o kadar olur. Kurtuluş savaşı kahramanı Rauf Paşa bile ekmeğimi Padihaş’tan aldım. Onu azletmeyelim dememiş miydi. O kadar ahde vefa ve gönüldaşlık, karşıt tarafta olsa  bile biz gönlü yüce türklerde hoş görülür.
Herkes burda da Belediye Başkanı yok. Doktoralı Belediye başkanımız niye yok acaba?.. Talimat mı almadı, yoksa yeni ucube köprülerin bilimsel hesaaplarıyla mı meşgul. Eee ne de olsa doktoralı. Bilim adamı sayılır, dalmıştır işine, unutmuştur belki de. Hem artık talimatlara uyacağını da sanmam. Uymaya çalışsa da beceremiyor. O da ipini kopardı, yakında çapulcu olma ihtimali bile var. Son aldığı talimatı da eline yüzüne bulaştırmıştı. Olur olmaz kodamanları esnaf diye yutturmaya kalkmıştı.  Çakma esnafı yutturamayınca, sen hele bir kenarda dur demişlerdir.
Neyse hafif bir soğuk rüzgâr estiyse de valimizi buyur ettiler. Öyle kalabalıktan geçmesi de zor olmadı hani. Valiyi gören  hemen açıldı, Gezi’deki kalabalık kılıçla yarılmış gibi ikiye ayrıldı. Sanki Musa Kızıl Deniz’e asasını vurmuştu. Merdivenlerden düğünün yapıldığı havuzun altındaki ağaçlıklı bölüme gelmesi beş dakika yirmisekiz saniye sürdü. Yanında hanımı olmasa daha da çabuk gelirdi.
Valimiz gelmeden önce Gezi’de yer gök inliyordu. Onun belirmesiyle garip bir sessizlik oldu. Çıt çıkmıyordu. Sadece toprak zeminde yürüyen vali, hanımı ve Emniyet Müdürünün ayak sesleri duyuluyordu. Düğüne saygıdan mı, valiye saygıdan mı, yoksa başka bir nedenle mi bilemem. Valinin adımları ise biraz ürkekti, yerde iz bırakmıyordu.
Her neyse birkaç dakikada ortalık tam olmasa da eski havasına girdi. Valimiz çifti tebrik etti el sıkıştılar ama, öpüşemediler, gelinle damadın başlarından hiç çıkarmadıkları baretleri öpüşmelerini engelledi. Vali bir yastıkta kocayın dedi, terzi yamağı hemen espiriyi yapıştırdı. Bunlara yastık gerekmez, birkaç metre çayır çimen yeter, hele bir de ağaç altı olursa, dedi. Bir kahkaha koptu, ortalık yumuşadı. Ama gene de eski havasını bulamadı. Emniyet müdürü hep valinin arkasında sütre durur gibi. Neyse allahtan fazla uzatmadılar, kısaca bir halaya katıldılar bir iki zıpladılar ve hayırlı olsun, deyip mutluluklar dilediler ve gittiler. Allahtan üç çocuk falan demediler. Ortalık ne hale gelirdi bilemem. Ama bence pek gerilmez, öncekinden daha büyük bir kahkaha kopardı. Terzi yamağı da hemen lafı yapıştırır, aman yapmasınlar, sonra bela olur başınıza bu çocuklar. Üç çocuk onların da üçer çocuğu, çığ gibi büyürler, ortalık çapulcudan geçilmez, der miydi. Vallahi derdi. Adamda dil kılıçtan keskin. Böyle bir laf gelseydi, ben valinin yerinde olsam, valla farketmez, zaten çapulcudan geçilmiyor, başedemiyoruz. Nasıl olsa pes edeceğiz. Bari bizden sonraki çocuklar insanca bir ortamda büyüsünler. derdim. Ben olsam derdim de…
Vali der miydi bilemem. Demezdi herhalde. Diyebilseydi zaten o gün düğünü yasaklamaz, kendi de gelir, hatta sonuna kadar katılır, bir güzel eğlenirdi. Ortalıktaki çingene kavgasına dönen bu didişme de biterdi.
Düğün yasaklayan, hem de bütün dünyanın gözünün üstünde olduğu kutsal bir düğünü yasaklayan bir hükûmetin valisi olarak tarihe geçmezdi.
Neyse öyle böyle asphalt zeminli otopark da da olsa Gezi aşıkları erdi muradına, biz çıkalım kerevetine.
Gökten üç elma düştü acep kimin başına…