Gözüne Dört Parmak Girince

Mustafa Yıldırım

Tunceli iline (O, Dersim’ diyor) gitti, aldı mikrofonu eline ve “Ayrılıkçılık yapılmasına izin vermeyeceğim!” diye bağırdı.


 
GÖZÜNE DÖRT PARMAK GİRİNCE…
 
Tunceli iline (O, Dersim’ diyor) gitti, aldı mikrofonu eline ve “Ayrılıkçılık yapılmasına izin vermeyeceğim!” diye bağırdı. 

Ancak bize rahat yok! Hem yeni Halife Sultana demediğini bırakmıyor, hem de “vermeyeceğim”, “canına okurum” diye bağırarak, azarlayarak ondan aşağı kalmıyor!
Her neyse “ayrılıkçılığa izin vermeyecek” de, Tunceli-Pülümür dağlarında dalgalandırılan PKK bayrağından söz etmiyor. Oysa Tunceli Milletvekili ve Cumhuriyetin TBMM’deki tek savunucusu Sayın Kamer Genç oralara dek gitmiş ve dalgalanan PKK bayraklarını gazetecilere göstermişti.

Bağdat’a giriyor, Kerkük’e yanaşamıyor; ama ikide bir, “barış içinde konuşur çözeriz” diyor da Türkiye’nin Suriye sınırını ortadan kaldıranlara sesini çıkarmıyor!
CHP’den ABD’ye yolladığı adamları Hocaefendi kuruluşunun toplantısına katılıyor. Yetmiyor; ayni adamlar, Hocaefendi’nin kurdurduğu Rumi Forum denen özel merkeze gidiyorlar; muhabbet eyliyorlar!
Adamların başında gönderilen kişi, Türkiye’ye döndüğünde Hocaefendi ilişkisi sorulunca sinirleniyor; “Bir sorun bakalım” diyor, “Neden gittik?”

Hocaefendi’nin yakınlarıyla ABD’de görüşmelerinin yararını, “Biz onları dinledik, anlamaya çalıştık; onlara da kendimizi anlattık!” diye açıklıyor!
İyi de Hocaefendi’nin dostlarını anlamak için ta oralara gitmeye ne gerek vardı?
Silivri’ye gitmek, İlköğretim okullarının tümüne asılıveren “İmam Hatip Ortaokulu” tabelalarını görmek, gaz fişekleriyle ölenlerin, sakat kalanların fotoğraflarına bakmak yetmiyor muydu? Zaten Rumicilerin pek çok yakını partinizde değil mi?
Merak bu ya! ABD’de çay-kahve içerek “muhabbet” ettikleri Rumi’nin üst katındaki AEI (Bkz. Sivil Örümceğin Ağında, Ekler Bölümü) denen operasyonel kuruluşa da uğradılar mı?
*
CHP’nin Umum Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Bey aklımızı karıştıran şu soruları hemen yanıtlasa önce CHP yandaşları rahatlayacak:
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin sınırları siliniyor, PKK devleti kuruldu, CHP bir şey yapmayacak mı?
Çocuklarımızın, torunlarımızın okulları medreseye çevrildi. Eksik olmayın, sizin örtülü desteğinizle 4+4+4 oyunuyla başarıldı. Şimdi siz, kem-küm etmekle mi yetineceksiniz, yoksa partililerinizle birlikte okulların bahçelerine mi gideceksiniz?
Başbakana laf atmaktan ve bize de “Seçimi bekleyin!” demekten başka bir iş yapacak mısınız?
Bunları yapmayacaksanız, TBMM’de ha 101 yerine 181 kişi olmuşsunuz; ha “ulusalcı” gösterip Washington’dan yumruk sallamışsınız, ne yazar? Ne yazar, vatanımız ve özgürlüğümüz elden gittikten sonra?
Gözünüze sokulan dört parmakla ve içinizdeki Dersim Kürtçülüğü kurduyla kıvranacağınıza, kıvırtmadan açıklayın görüşlerinizi!
Tıpkı iktidardakilerin ya da Apo’nun yaptığı gibi açıkça konuşun! Sizde de yürek var; Atatürk’e laf atmanızdan belliydi!
Haydi bakalım, her olaydan sonra Amerika’ya, şeyhlere, Başbakan’a kulak vererek iki gün bekleyip nabızlara göre şerbet vermek yerine, bir kez de siz herkesten önce döküverin içinizdekileri!
Akil adamları ilk siz icat etmiştiniz! Şimdi  “açılım”, “barışın dili”, “akil adamlar” vs. diyerek eveleyip gevelemeden konuşunuz:
ABD’yi, İran’ı, İsrail’i Suriye’de istiyor musunuz? Mısır’ın, Libya’nın, Tunus’un ulusal devletlerinin yıkılmasından yanaydınız; şimdi ne diyorsunuz?

İhvan-Müslüman Kardeşlerin Türkiye’deki egemenliğinden yana mısınız? Gözünüze sokulan dört parmağı ne yapacaksınız?
Türkiye’de “Demokratik Özerklik” yaftası altında PKK devletini istiyor musunuz?
Türk ordusunun subaylarının içeriş tıkılmalarına karşı somut tutumunuz nedir?
Halkı şu-bu belediye başkan adayınızla oyalamanın sırası değil; çünkü Türk devletinin sınırlarının ırzına geçileli çok oldu; CHP yönetimi ve atanmış delegeleri, vekilleri halkın önünü kesmeyi sürdürecek mi?
Daha çok soru var; ama iktidar-muhalefet baskısı dillendirmeye izin vermiyor!
Not: CHP’deki oyunları, gelmiş-geçmiş yönetimler sultasının perde arkasını merak edenler için: Mazlum Vural, “CHP Nasıl ‘yeni-chp’ oldu?”, Köstebek Kitap, İstanbul, 2012