Farkında mısınız?
GEZİ AYAKLANMASI’ndan, gerekli dersleri çıkaramadık biz sol siyasetler.
Daha “HER YER TAKSİM! HER YER DİRENİŞ!” ile ne anlatılmak istendiğini kavrayıp mahallelere, fabrikalara, sendikalara, köylere, okullara,… kısaca söylemek gerekirse, tek tek bireylere ulaşıp, onları, dinci faşist iktidarın ağır etkisinden kurtarmak için, iğneyle kuyu kazma yöntemini kullanarak, antifaşist cephede örgütlemek üzerine yoğun ve programlı bir çalışmaya giremedik.
Eğer Taksim’e milyonlarla gelmek istiyorsak, öncelikle ve özelikle, dinci faşist iktidarın, mezhep, din, ırk, cinsiyet, cinsel tercih,… gibi ayrılıkçı kalelerini yerle bir etmeyi ve yeryüzünün en temel ayrımını, yani EMEK-SERMAYE, burjuvazi-proletarya ayrımını, bıkmadan usanmadan, özelikle sanatsal etkinliklerle anlatmalı ve böylece onun saldırılarını boşa çıkarmalıyız. (Ki bunun etkisinin örnekleri, devrimci mücadelenin yakın tarihinde var.)
Eğer GEZİ AYAKLANMASI’nın vermiş olduğu bu dersleri alamamışsak, milyonların küçük ve basit rahatsızlıkları için, ölümü bile göze alarak, kendiliğinden sokaklara döküldüğünü görmeliyiz.
Demek ki öncelikle, emekçi halk kitlelerinin, dinci faşist iktidardan duyduğu rahatsızlıkları görüp, yüksünmeden, devrimi hedeflemiyor diye küçümsemeden, onların ihtiyaç duyduğu desteği, onları antifaşist cephede örgütlemeye yönelik bir çalışmayla vermeliyiz.
12 Eylül, devrimcileri varoşlardan “temizledikten” sonra, kendi etki alanına dinle, mezheple, ırkla, cinsiyetle aldı. Devrimcilerden ayıklanmış bu bölgelerde rahat rahat çalıştı. Kadınları türbana, erkekleri camiye, çocukları kuran kurslarına soktu.
Eğer sırf “laiklik”, “anti-yobazlık” gibi ilkelerle hak kitlelerine ulaşıp onları kazanmayı düşünürsek avcumuzu yalarız.
Demek ki büyük bir sabırla ve özveriyle, halkı etkisi altına almış bu değerleri göz önünde bulundurarak, onlara, esas sorunun, esas çelişkinin, “Kürt- Türk”, “Alevi-Sünni”, “kadın-erkek” arasında olmadığını, esas çelişkinin, ister Türk, ister Kürt; ister Alevi, ister Sünni; ister kadın, ister erkek olsun… patron-işçi, emek-sermaye çelişkisi olduğunu, basit dille anlatmanın yollarını bulmalıyız.
Yoksa…
GEZİ AYAKLANMASI’nın estirdiği devrimci rüzgârı, tarihte, sönüp gitmiş nice devrimci durumlar gibi, sönümlenip yok olmaya mahkûmdur.
NOT: Bu arada,
SELAM OLSUN 1970’in 15-16 HAZİRAN AYAKLANMASI’na