Ocakta iki tencere kaynıyor. Birisi İslamcılık, diğeri vahşi kapitalizm. Bütün menü bu. Kase kase halka servis yapılıyor. Midemiz kaldırmıyor. Karnımız ağrıyor. AKP bu kez barsak antibiyotiği, fitil filan veriyor. Yuvarlanıp gidiyoruz. Lakin bu yönetim tekniği eski Refah Partisi’nden kopan kliğin harcı değil.
Türkiye, Arap baharı benzeri bir küresel mafya operasyonunu sessiz sedasız yirmi birinci yüzyılın başında yaşadı. 28 Şubat tertibinin ikinci faslı devreye sokuldu. Merkez sol ve sağ, bütün partiler derdest edildi. Ortada muhafazakar kimliğiyle bilinen, Refah Partisi’nden devşirme yeni bir parti vardı. İşte 2002 yılından beri vahşi kapitalizme hevesli bu İslamcı grup ABD ve AB desteğiyle Türkiye’yi yönetiyor. Cumhuriyeti vandal bir tavırla değiştiriyor, dönüştürüyor. En kadim erdemlerimiz hallaç pamuğu gibi atıldı. Medya ellerinde. Muhalefet ise klasik parlamentarizmin uygulamada sona erdiğini göremiyor. Meclis tiyatrosu AKP’nin rejisiyle sürüyor. CHP milletvekillerinin mecliste verdikleri tepkiler kar topu gibi yine mecliste eriyor. 12 Eylül öncesinden Türk-İslam misyonerliğine alışmış MHP ise gerçek milliyetçilikten bir hayli uzak. Devlet Bahçeli’nin siyaset mücadelesinde barutu kalmamış. Yalancı pehlivanlıkla işi götürüyor. Altmış yıldan fazla bir süredir iyi-kötü demokrasi geleneği olan bir ülkede şimdi yalnız bir kişi konuşuyor. Yetmiş milyon onu duyup, onu dinliyor. Sam Amca’nın da, Avrupa liberalizminin de muhatabı bu kişi. Kültürü ne, birikimi nedir, hiçbir fikrim yok. Askeri vesayeti kaldırıyor, koftiden Alevi açılımı yapıyor, Kürt meselesini ABD işmarıyla çözüyor. Aslında bu icraatın hepsi hikaye. Ocakta iki tencere kaynıyor. Birisi İslamcılık, diğeri vahşi kapitalizm. Bütün menü bu. Kase kase halka servis yapılıyor. Midemiz kaldırmıyor. Karnımız ağrıyor. AKP bu kez barsak antibiyotiği, fitil filan veriyor. Yuvarlanıp gidiyoruz. Lakin bu yönetim tekniği eski Refah Partisi’nden kopan kliğin harcı değil. Tespih çekerek Büyük Ortadoğu Projesi’yle yek vücut olup, Avrupa kapitalizmiyle cilveleşmek küresel mafyanın senaryosu. Godfather Ortadoğu penceresinden İslam dünyasına ayar vermek istiyor. Uyduruk Arap baharları gibi Türkiye İslamcılığı da bu planın bir parçası. Egemen güçlerin planını yırtıp atacak bir kalite ortaya çıkmayınca Türkiye siyaseti AKP uçukluğuna kilitlenip kaldı. ABD, AB ve AKP sacayağında dengeler gözetilince sıcak para politikasıyla yürüyen ekonomi de henüz duvara toslamamıştır. İplerin bir arada tutulmasında pragmatizme takla attırıp medeniyetler ittifakı yapan cemaatin de katkısı büyük. Bu bağlamda Tayyip Erdoğan dikensiz bir gül bahçesinde yıllarca şarkılar söyleyip her dem gül kokladı. Ta ki o güne kadar. Gezi parkında gençlik “Kral çıplak” diyene kadar. Türk gençliği hiç beklenmedik bir anda koca tiyatroyu oyuncuların da, izleyicilerin de başına indiriverdi. Artık Türkiye gerçeği sokakta. Oysa ki her şey ne kadar güzel seyrediyordu. Bir başbakanımız vardı. Her konuşmasını vaaza dönüştürüyordu. Çankaya’da Abdullah Gül vardı. Herkese itidal ve sükunet telkin ediyordu. Bir Bülent Arınç vardı. Allah verdikçe veriyordu. Hrant Dink öldürülüyor, Uludere katliamı yaşanıyor, ÖSYM ve KPSS soruları çalınıyor, sorumluları bulunamıyordu. Öğrenciler, gazeteciler cezaevlerine atılıyor, yaprak kıpırdamıyordu. Özel yetkili mahkemeler vardı. Yaptığından sual olunmuyordu. Kılıçdaroğlu vardı. Konuşuyor ama yandaş medyada esamesi okunmuyordu. Devlet Bahçeli vardı. Boş atıp dolu tutmaya çalışıyor, bazen AKP’ye destek veriyordu. Ara sıra sade suya tirit tepki koyan CHP milletvekilleri vardı. Akil adamlarımız bile vardı. Hülasa 2023 için her şey vardı. Ama ortaya bir gençlik çıkıverdi. On bir yıldır ilmek ilmek dokunan BOP tezgahının üzerine hiç çekinmeden işedi. İktidar şaşkın, yandaş medya şaşkın. Fehmi Koru, Ahmet Kekeç gibi iktidar muhafızları sekizinci kattan kafa üstü çakılmış gibi konuşmaya ve yazmaya başladılar. Merkez medya ise penguen yayınlıyor. Borsa çöktü, dolar ve avro fırladı. Birkaç ergen “Hoooop! dur hele baba” deyince, AKP’nin sağlam deyip övündüğü ekonomi sallanmaya başladı. Hükümet Gezi Parkı devrimcilerine göz dağı vermek için büyük kentlerde miting kararı alıyor. Gezi Parkı’ndaki mükemmel direnişle zangır zangır titreyen AKP makarna-kömür cemaatini toplayıp hem kendini rahatlatacak, hem de devrimci gençliğe göz dağı verecek. Bir tür kabile zihniyeti. Karşılarında sanki bir türlü iman etmeyen Kureyş kabilesi mensupları var. Bu haliyle AKP klasik anlamda devleti temsil etmiyor. Çünkü devlet her vatandaşa eşit uzaklıkta olur. AKP ise sadece kendi seçmenine yakınlık duyuyor. Hükümet toplumu benden olanlar ve muhalif olanlar diye ikiye bölüyor. Naylon demokrasinin pantolonu patlamıştır. Dışarı püsküren barsak muhtevasıdır. Önce gazeteciler tartaklandı, içeri atıldı. Sonra sanatçılar aşağılandı. İkbal günleriydi. Ne sövsen adamların üzerinde kalıyordu. Darbeci oldular, terörist oldular. Ama bu baskı, bu gerginlik Taksim’de patlamaya yol açtı. Yıllardır şopar muamelesi gören ülke halkı Gezi Parkı’nda kendisine yutturulan ileri demokrasiyi kustu. Halkın tepkisini halkın çocukları dillendirdi. Bu direnişe, Paris Komünü’ne atıfta bulunup “Taksim Komünü” diyebiliriz. Devrimcilik bu çocukların genetiğinde var. Bu en demokrat, en erdemli direnişe devletin tepkisi tahmin edildiği gibi sert oldu. Polis Gezi Parkı’nda eylem yapan gençlere panzeriyle, biber gazıyla, tazyikli suyla, copla saldırmıştır. Şimdi de Çağlayan’da adliye binasından avukat topluyor. Hangi demokratik ülkede bu görüntülere rastlanır? İki hafta önce, takke düşmüş kel görünmüş iken, şimdi bu kez de don düşüyor ve çıplak kıçı başıyla +18 görüntüler sahne alıyor. AB ve ABD korkusu olmasa devlet kendi gençlerini parçalamaya hazır. Uyduruk ileri demokrasi AKP’nin ayağına dolanıyor. Dövüyor olmuyor, çapulcu, ayyaş diye sövüyor olmuyor. Hükümet tıkanmış vaziyette. Her yöntemi deniyor ama Taksim eylemini söndüremiyor. Bilmediği tek yöntem demokrasi. Ülkenin gençliği tarih yazıyor. MHP utanç verici biçimde suskun. Devlet Bahçeli ve uyduruk milliyetçi zevattan zerre katkı beklemiyorum. Ama CHP bir şeyler yapmak, halka inmek zorunda. İktidarıyla, muhalefetiyle meclis tiyatrosu ülkeye demokrasi getirmedi. Ülkene, halkına, gençliğine, demokrasiye sahip çık Kemal. Ankara’da, İstanbul’da polis halka acımasızca saldırıyor. Toma’ya, biber gazına, copa kalkan ol Kemal. Yoksa sen de direnişin altında kalırsın. Bu çocukların ateşi seni de yakar. Unutma! Mutlaka halk kazanacak. (Venceremos).