Yazdım. Bir kere daha yazıyorum.
Çağımızda, her türlü savaş medyada başlar, biraz sıcak çatışmadan sonra, savaşın geri kalanı gene medyada devam eder.
Medya iradenin oluşturulmasında, eğer bir irade varsa onun çürütülmesinde, medya baş etkendir.
Sahte enformasyon yaymak, gerçek enformasyonu manipüle etmek, marifetli sosyal bilimler taktiği uygulamak medyanın uygulamalarındandır.
Medya irade imal eder. Medya iktidarın kendisidir.
Yanlış anlaşılmasın. Medya her şeyi yapar, biz hiçbir şey yapamayız demek istemiyorum.
Uzun zamandan beri, şöyle haberler basında ve internette yer alıyor.
Güneydoğuda, terörle mücadele yapılmadığı, karakolların önünden silahlı PKK elemanlarının geçtiği, karakollardaki askerlerin kışlasından dışarı çıkmadığı, validen izin almadan çatışmaya giremedikleri yazılıyor ve söyleniyor.
Bunun dışında, korucuların büyük çoğunluğunun PKK ile birlikte çalıştığı ve devletten para aldığı ayyuka çıkmış.
Yöre halkının çaresiz olduğu ve PKK’ya biat ettiği belirtiliyor.
Silahlı kuvvetlerin bir irade göstermediği, PKK ile çatışma disiplininin kaybolduğu, bölünmenin aslında fiilen gerçekleştiği, bir tek pasaport uygulamasının olmadığı gibi hususlar halkımızda yaygın olarak konuşuluyor.
Öte yandan PKK’nın Meclisteki siyasi kanadı BDP, yerel seçimleri özerklik seçimleri olarak ilan ediyor.
Yerel seçimleri bir referandum, bir plebisit, bir bağımsızlık iradesinin beyanı olarak ifade ediyorlar.
Bir yandan da, sürmekte olan Açılımın sürmesi için ara tehditler yapmayı da ihmal etmiyorlar.
Öcalan, “açılım dursun da, 500 bin kişi mi ölsün” diyor.
Sürekli statü taleplerini yeniliyorlar.
Bir yandan da, medya, tek yanlı bir şekilde, PKK iradesinin yükseltilmesi, Türk halkının iradesinin kırılması yönünde, programlar inşa ediyorlar.
Açılım durursa, yani bölünme süreci kesilirse, şehitler gelir korkutması yapıyorlar.
Şehitler gelmesin ama ülke bölünsün propagandası sürüyor.
Halkın terörle mücadele iradesi kırılarak, PKK iradesinin halka kabul ettirilmesine çalışılıyor.
Böyle durumlarda devletin bir irade beyanında bulunması gerekmez mi?
Devlet erkânından, Cumhurbaşkanından, Meclis Başkanından, Başbakandan bir açıklama yapılması gerekmez mi?
Böyle bir irade beyanı gelmiyor.
Tam tersine bölünmeyi sürdürme, sonuçlandırma yönünde irade beyanı geliyor.
Evet, bir irade var ama bölünme yönünde konulmuş bir irade var.
Devlet erkânında bir irade var. Yani bölme iradesi var.
Böyle bir irade olmasa, medya, yani bir anlamda iktidar, televizyonlardan Türk halkının iradesinin çürütülmesine izin verir mi?
TSK’yı sindirdiler, şimdi de, Türk halkının iradesini sindirmeye çalışıyorlar.
Tek yanlı, yani bölünme yanlısı bir irade imal etmekte ısrarlılar.
Zaten Öcalan’la yapılan görüşmeler, yani terörle yapılan görüşmeler, bunların hangi iradeye sahip olduklarını bize anlatmıyor mu?
Eğer bu tek yanlı irada oluşturma durumu böyle devam ederse, Türk Halkının da, “ne yapalım, bölünmekten başka çaremiz yokmuş” düşüncesine varmasını bekliyorlar.
Anayasayı değiştirip, bölünmeyi bir metne taşıyamayınca, yasal olmayan yollardan aynı yere varmayı hesaplıyorlar.
Bölme iradesini gerçek sahibinin Amerika olduğunu biliyoruz. Holding medyasının da, PKK iradesini hâkim kılmaya çalışması da, bundandır.
Çok kötü günler yaşıyoruz.
Bir vatanımız olacaksa, her şeyden önce bir irademizin olması gerekir.
Tek ihtiyacımız iradedir. O da şimdi gereklidir.
Sonradan oluşacak irade büyük zayiattır.
25.2.2014, bulentesinoglu@gmail.com