DTCF TİYATRO BÖLÜMÜ 50. YILI

İbrahim Karamemet

26 Eylül günü Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde dışarıya taşmayan kendi içinde ama, çok önemli ve anlamlı bir kutlama yapıldı. Ben aynı camiadan olmama karşın, o çevreden uzaklaşmış olduğum için, bir rastlantı sonucu duyduğum bu toplantıya işi gücü bırakıp koşa koşa gittim. Efsanevi bir hocamız vardı, Prof. Dr. Sevda Şener, benim yaşamımdaki en büyük aşkım. Geçen bahar hakka yürüdü. Cenazesine katılamamıştım, Sevda  hocamızı anmak üzere toplanacağımızı sanıyordum, meğerse Tiyatro bölümünün kuruluşunun 50. Yılı kutlamasıymış. Aslında geçen öğretim yılında yapılacakmış fakat, Sevda hocamızım ölümüyle bu öğretim yılının başına ertelenmiş.  51. Yıl. Kutlamaları Bölüm başkanı Selda Öndül  organizasyonu ile unutamayacağımız bir anı olarak gerçekleştirildi. Ancak gene de bu kutlamaya Sevda Şener hocamız damgasını vurdu. Koskoca bir elli yıl, yarım asır. Nasıl da göz açıp kapayana kadar geçmiş.

Olay şöyle başlar. Türk aydınlanmasının iki büyük üstadı tiyatronun önemini kavramış olan DTCF Fransız filolojisi başkanı Ord.Prof.Dr. Bedrettin Tuncer ve İngiliz filolojisi Başkanı Ord.Prof.Dr. İrfan Şahinbaş önderliğinde DTCF de bir Tiyatro Enstitüsü kurulur. Bu enstitü, tiyatro araştırmaları yapacaktır. Amaç, edebiyatın bir kolu olan tiyatroyu daha derinden bilimsel bir gözlükle incelemektir. Ayrıca enteligasyanın tiyatroyla ilgili aydınlarını da biraraya toplamıştır bu enstitü.

Bu arada Demokrat Parti iktidarından sonra İstanbul Şehir Tiyatroları başrejisörlüğü görevine son verilen Muhsin Ertuğrul’un yerine atanan Avusturya asıllı Max Meinecke  1960 lı yılların başlarında memleketi Viyana’ya giderken yataklı vagonda DTCF dekanı ile bir rastlantı aynı kompartımana düşer. Max Meinecke’nin bana 1970 de aktardığı bu olayda Dekan Mustafa Akdağ mı, yoksa Tahsin Özgüç müydü  tam anımsıyamıyorum. Altlı üstlü yataklıda Viyana’ya kadar gideceklerdir. 1960 ihtilâlinden sonra Muhsin Ertuğrul tekrar eski görevine dönmüş, Max Meinecke  ise Şehir Tiyatrosu ve İstanbul Belediyesi Konservatuarı’nda göreve devam etmektedir. Max Meinecke, Viyana’ya kadar gece gündüz dünyadaki en iyi örnekleri Berlin ve Viyana Üniversitelerinde olan “Theaterwissenshaft” Tiyatro Bilimleri Bölümlerini örnek göstererek DTCF dekanının beynine girer. Birbirinden bağımsız gelişen bu iki olayla yeni bir bölümün temeli hazırlanmış olur. Ve DTCF bünyesinde bir Tiyatro Bölümü kurulması çalışmaları başlar. 1964 yılında bölüm kurulmuştur ve ilk öğrencileri kayıtlarını yaptırmışlardır.

İlk yılların öğrencilerinin çoğu arada rastlantısal gelenler olmasına karşın, aşırı tiyatro heveslisiydi. Örneğin Nurhan Karadağ yıl kayıplarını göze alarak Rus filolojisinden Tiyatro Bölümüne gözünü kırpmadan gecmişti. Şenol Tiryaki, mimarlık , huhuk ve iktisadı denedikten sonra kendini Tiyatro Bölümü’ne atmıştı. Ben, konservatuar öğrencisi ve İstanbul’da geleceği hızla parlayan bir oyuncu iken ve birçok gıpta edilecek fakülteye kaydolabilecekken, aileme karşı durmuş, evden kaçarak soluğu Ankara’da DTCF Tiyatro Bölümü’nde almıştım. İçimizde başka fakülteleri bitirmiş işi gücü olan fakat tiyatro okumak isteyen çok kişi vardı. Örneğin, yıllar sonra bölümün hocalarndan olan Sevinç Sokullu, TRT çocuk bölümü müdürlüğü yapmış olan Süheyla Sinkil bunlardandır.

1964 yılında bölüm açıldığında 5 hocası vardı. Bölüm Başkanı başka bir efsane olan Prof. Dr. Melahat Özgü, Prof. Max Meinecke, Özdemir Nutku, Sevda Şener ve Metin And. Tek akademik kariyeri olan Prof. Dr Melahat Özgü idi. Aslında kendisinin tiyatroyla bir aydın olmanın ötesinde fazla ilişkisi yoktu ama tiyatro tarihi dersinde, tiyatro tarihinin yanında daha çok, öyle bir kültür ve felsefe tarihi aktardı ki bizlere, hâla yarım asırdır o birikim benim temel yapım oldu. Max Meinecke doktorasız Profesördü ama, tiyatronun fiziki yapısı ve onun kullanımını kavrattı bize. Yani ana malzememizi. Metin And dünyadaki en yetkin, hatta tek tiyatro türkoloğu idi ve asistan bile değildi başlarda. Yalvar yakar gelmişti ve meccanen verirdi derslerini. Ünvan umurunda değildi, o büyük bir tutkuyla bağlandığı araştırmalarını yapardı. Sonradan gene yalvar yakar o muhteşem kitaplarının biriyle hani tabir caizse onu zorlamalarına karşı koyamayarak çoktan hakettiği Dr. ünvanını aldı. Sevda Şener ve Özdemir Nutku asistan kadrosundaydılar. İkisi de doktoralarını hazırlıyorlardı. Biz öğrenciler de hevesle onların bu süreçlerini takip ediyorduk. Hocalarımızın herbiri birer efsane olacaklardı. Çoğumuz tiyatronun içindeydik ve iyi kötü tiyatroyu biliyorduk. Yani, hep birlikte yepyeni bir bölüm, bir değer varediyorduk. Ettik de. Kısa zamanda bölüm dünyada Berlin ve Viyana’daki hemcinsleriyle beraber en önemliler arasında anılır oldu. Türk tiyatrosuna çok büyük katkılarda bulundu.

Dahası Türkiye’deki ilk Güzel Sanatlar Fakültesi olan İzmir Güzel Sanatlar Fakültesi’nin oluşumunu sağladı. İzmir’de Prof. Rauf Beyru bir Güzel Sanatlar Fakültesi kurmayı kafasına koyduğunda neredeyse tüm kadro DTCF Tiyatro bölümü hocaları ve oradan yetişenlerce oluşturulmuştu. Üstelik bu ilk Güzel Sanatlar Fakültesi biçim ve programıyla daha sonra bütün üniversitelerde kurulan Güzel Sanatlar Fakültelerinin prototipi oldu. Hepsinin temeli ise DTCF Tiyatro Bölümü idi. Tiyatro bölümü kuruluşundan sonra Türk Tiyatrosunda sorunlar ve yeni yönelişler konusunda sürekli kafa kurcalamış ve tiyatro yaşamımızın düşünce ve yönelişlerine etkili olmuştur. Devlet Konservatuarının yenilikçi genç öğrencileri DTCF lilerle ele ele ortalığı karıştırmış kışkırtmış ve Devlet Tiyatroları üzerindeki ölü toprağının kalkmasını sağlamıştık. Daha sonraları hocalarımızdan Ergin Orbey ve Turgut Özakman’ın ard arda Devlet Tiyatroları Genel Müdürü olmalarıyla Devlet Tiyatrosu neredeyse tamamen değişmiş, çağdaş bir tiyatro kurumu haline gelmişti. Bu önemli bilim yuvası 50. Daha doğrusu 51. Yılını kutladı.

Sabah 11 de Sevgili hocamız, ablamız, arkadaşımız Sevda Şener’in kabir ziyareti ile başladık. Kabir başında Öğ. Görevlisi Kadir Çevik çok güzel irticali bir konuşma yaptı. Öğle arasından sonra Tiyatro salonunu doldurduk ve Prof. Dr. Sevinç Sokollu ilk dersi verdi. Konuşmasına başlar başlamaz notlarını bir kenara itti ve irticalen çok hoş, bizleri zaman zaman güldüren zaman zaman duygulandıran uzun bir konuşma yaptı. Ardından DTCF avlusunda son kalan birkaç metre toprağa Sevgili hocamız Sevda Şener anısına bir fidan diktik. Akşam da 250 kişi anı yemeğinde şen şakrak gene Sevda hocamızı ve eski günleri andık.

Gecede en çok dikkatimi çeken bölümün profilinin çok olumlu şekilde değişmiş olmasıydı. Bizim zamanımızda erkekler hemen hepsi gorki bıyıklı, çoğu parkalı, sürekli tiyatro ve ülke sorunlarıyla uğraşan asık suratlı, kızlar bizden aşağı kalmayacak şekilde devamlı kafa patlatan sadace ve sadece tiyatroyu görev edinmiş kişilerdik. Bölümde zaman içinde Oyunculuk, Yazarlık, Reji, Kuram gibi bölümlerin ayrılmasıyla öğrenci ve mezunların profili değişmiş daha çağdaş ve hayata bağlı keyifli bir görünüm kazanmış. Kızlar çok akıllı, alımlı ve güzeldiler. Kendimi bir Hollywood resepsiyonunda zannettim. Delikanlılar çok yakışıklıydılar. Hepsi iyi eğitilmiş bilinçli ve keyifli kişilerdi. Hemen hepsine Sevda hocanın o sonsuz enerjisi aşılanmış gibiydi. Koca salondan inanılmaz bir pozitif enerji tüm evrene yayıldı. Bir üyesi olmaktan gurur duyduğum sanat ve kültürümüzün bu çok önemli eğitim kurumuna daha nice elli yıllar dilerim.