Direnme Hakkı

Ali Rıza Aydın

Siyasi polemik haline getirilen “direnme hakkı”, hafife alınamayacak derecede önemli ve aynı zamanda sorumluluğu yüksek haklar arasındadır. Meşrudur, diğer anlatımla hukuk içindedir. Direnme hakkının, hukuk dışı isyan ya da başkaldırı gibi değerlendirilmesinde, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda doğrudan yer almaması gerekçesine de dayanılamaz.

Siyasi polemik haline getirilen “direnme hakkı”, hafife alınamayacak derecede önemli ve aynı zamanda sorumluluğu yüksek haklar arasındadır. Meşrudur, diğer anlatımla hukuk içindedir. Direnme hakkının, hukuk dışı isyan ya da başkaldırı gibi değerlendirilmesinde, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda doğrudan yer almaması gerekçesine de dayanılamaz. Öncelikle anımsanmalıdır ki, evrensel hukuk ilkeleri, Anayasa’nın dayanakları arasındadır. Anayasa Mahkemesi’nin de kimi kararlarında belirttiği gibi, “hukuk devletinde yasa koyucu, yasaların yalnız Anayasa’ya değil, Anayasa’nın da evrensel hukuk ilkelerine uygun olmasını sağlamakla yükümlüdür”. Öte yandan bu konuda, evrensel belgelerle birlikte, Türkiye’deki anayasal gelişmelere bakmak gerektiğini de anımsatmakla yetinelim.

Başlangıç bölümü, 1., 2., 6., 12., 14., 19., 34., 36. ve 40. maddeleriyle birlikte Anayasa, bütünsel olarak değerlendirildiğinde, direnme hakkının, anayasal zeminin sözünde olmasa bile ruhunda olduğu görülecektir.
Aslında, bu konudaki tartışmalara son nokta Anayasa Mahkemesi tarafından yıllar önce konulduğu için, tartışmaları sürdürmeye de gerek yoktur.     

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından,  “Sosyalist Parti”nin, “işçi sınıfının, milletin öteki kesimleri üzerinde egemenliğini ve sınıf mücadelelerini öngörerek, işçiler devleti ve diktatörlüğü kurmayı amaçlamak suretiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasasıyla Siyasi Partiler Yasası'na ve bu Yasanın özellikle 78. maddesine aykırı davrandığı ileri sürülerek aynı Yasanın 101. maddesinin (a) bendi gereğince kapatılmasına karar verilmesi” istemiyle açılan kapatma davasında, dava dilekçesindeki iddialar Anayasa Mahkemesi tarafından tek tek incelenmiştir.

Parti Programı’nın 18. maddesinde, direnme hakkına yer verilmiş ve "... Demokratik halk iktidarı, yönetimi altındaki herhangi bir kamu makamının uygulayabileceği haksızlık ve baskılara karşı emekçilere birey olarak ve birlikte direnme hakkı tanır. Direnenler korunur" denilmiştir. İddianamede, Programdaki kimi maddelerle birlikte bu madde de kapatma nedenleri arasında sayılmıştır.  

Anayasa Mahkemesi yaptığı inceleme sonucunda, 8.12.1988 günlü, E.1988/2 (SPK), K.1988/1 sayılı kararında:
“Bireysel özgürlükler yönünden önemli olan bu hakkın, uygulamada anarşiye neden olabileceği ileri sürülebilir. Ancak, direnme hakkı, tarihsel süreç içerisinde, İngiltre'de Büyük Özgürlük Fermanı (Magna Carta Libertatum, 121 5 madde. 61 ); Haklar Dilekçesi (petition of Rights, 1628) ; Habeas-Corpus ACT ( 1679) ; Haklar Bildirgesi (Bill of Rights, 1689) gibi anayasal belgelerde; Amerika Birleşik Devletleri'nde Virginia Haklar Bildirgesi (1776 mad. 3), Fransa'da, 1789 Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi (Baskıya karşı direnme, mad. 2) nde değişik ifadelerle; Federal Alman Anayasası'nın 20. maddesinde ise kimi koşullarla yer almıştır. Böylece ‘direnme hakkının’ Anayasa hukukuna yabancı olmayan bir kavram olduğu anlaşılmaktadır. Kaldı ki, davalı partinin programında ‘direnme hakkı’ndan söz edilmesi bireysel özgürlükle ilgilidir. Bu hak, bir sınıfın diğer sınıflar üzerinde egemenliğini sağlamasının yolu biçiminde yorumlanarak parti kapatılamaz”.
(…)
“Bir siyasi partinin Anayasadaki ilke ve koşullara aykırı düşmeyecek biçimde ekonomik tercihlerini belirlemesi mümkündür. Anayasa'da, ekonominin karakterinin değiştirilemeyeceği yönünde bir kural bulunmamaktadır.
Anayasa ve Siyasi Partiler Yasası, sosyal bir sınıfın öteki sosyal sınıflar üzerinde egemenliğini sağlamak amacıyla siyasi parti kurulamayacağını öngörmektedir. Programda bu kurala aykırı ibare ve deyimlerin yer aldığı söylenemez.
Yukarıda ayrıntılarıyla incelenen duruma ve açıklanan gerekçelere göre davalı Sosyalist Parti'nin programı Anayasa'nın 14. ve Siyasi Partiler Yasası'nın 5. ve 78. maddelerine aykırı görülmemiştir.”

Gerekçesiyle, programı, 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu'nun 78. maddesine aykırı görülerek aynı Kanun'un 101. maddesinin (a) bendi gereğince kapatılması istenilen Sosyalist Parti hakkında açılan “davanın reddine” karar vermiştir.
Sözün özü, direnme hakkı özgülüklerle ilgili bir insan hakkıdır ve evrensel hukuk ilkesidir. Temel amacı da insanın,  “istibdat ve baskıya karşı çıkılması” ve “hukuka davet”tir.