CUMHURBAŞKANINA SPONSOR ARANIYOR

Av.Sibel Sevinç

Cumhurbaşkanlığı seçimleri  diye dillendirilen ancak başkanlık sisteminin öncüsü olan seçim sürecine hoşgeldiniiiiiz :) Nedir bu feryat diyenler muhakkak çok sayıda. Hukuk bilgim elverdiğince vatandaşlığımın bana sunduğu hak ve yetkilerle anlatmaya çalışayım. Ancak başkanlık sisteminin ne olduğunu bilmeden anlatması güç bir konu bu… En ateşli savunucusu AKP İstanbul Milletvekili Anayasa Prof.u Burhan Kuzu olan başkanlık sisteminin temel unsurlarını anlatmakla başlayayım;

a.       Başkan halk tarafından doğrudan seçilir

b.      Kuvvetler ayrılığı kesin bir biçimde uygulanır ve organların birbirine müdahalesi  yetki gaspı engellenir  (Türkiye’de buna güya ile başlamak gerekir )

c.       Başkan GÖREVİ İLE İLGİLİ İŞLERDEN dolayı sorumsuzdur.

Güldünüz mü? Gülün gülün bizler de gülüyoruz, ağlanacak halimize.

Başkanlık sistemine acil geçilmesi gerektiğini ve parlamenter sistemin Türkiye’de miadını doldurduğunu söyleyenlerin hayal ettiği şey demokrasi değil ayrışma özlemidir. Bununla birlikte, ordu üzerinde yapılan tasfiyelerden tutun Diyarbakır’da halkı selamlayan Barzani’ye ve aynı Barzani’nin  1975 tarihli bir CIA kriptosunda “şayet davamızda başarıya ulaşırsak ABDnin 51. Eyaleti olmaya hazırım “ demesine kadar pek çok bileşenle beraber düşünüldüğünde dizayn edilmeye çalışılan ve bu sevdaya çanak tutan bir ana muhalefetin varlığını söylemeyi esirgemek ise vicdansızlık ve körlüktür. Tüm bu haliyle bile özerklik beklentisinin altın anahtarı başkanlık sisteminin ve beraberinde eyalet sisteminin getirilmesidir.

17 Aralık yolunu bulma ve payını verme operasyonunda ortalığa saçılan belge ve bilgiler  göz önüne alınınca başkanlık sisteminin  kuvvetler ayrılığı ve görev sorumsuzluğunun ana unsuru olması sebebiyle  tek soru sorabilirim; TEHLİKENİN FARKINDA MISINIZ?

Kısaca değindiğim başkanlık sisteminin öncüsü  sınav niteliğinde 2012’de  TBMM’den 6271 sayılı  kanun Cumhurbaşkanı  seçimindeki usul ve esasları belirleyen yasa  geçti. Yasanın ana başlıkları yanı sıra öyle bir bölüm var ki; örtülü ödenek dosyalarını da kayıp trilyonun torunlarını da  siler süpürür.

ADAYLARA YARDIM  başlığı altında toplanan bu konuda dudakları uçuklatacak eksiklikler mi desem eksiltmeler mi desem bilemediğim bazı fıkralar aşağıdaki gibidir. (Fıkra derken fesat düşünmeyin mizah olarak demedim ama demem gerekseydi de kara mizah derdim.)

Adaylara yardım

MADDE 14- (1) Adaylar, yabancı devletlerden, uluslararası kuruluşlardan, tüzel kişilerden ve Türk uyrukluğunda olmayan gerçek kişilerden bağış ve yardım alamazlar.

Bu demek oluyor ki bir hayırsever işadamı (!)lazım hem de resmen, resmi olarak, kanun tescilli.

İlginç değil mi? Cumhurbaşkanı adayına sponsor arıyoruz düşünün!

Aynı maddenin devamındaki fıkrada

(2) Adaylar, Yüksek Seçim Kurulu tarafından belirlenecek adaylık başvurusu süresi içinde mal bildiriminde bulunmak zorundadır. Seçilen adayın mal bildirimi, seçim sonuçlarının kesinleşmesini müteakip Resmî Gazetede yayımlanır.

Adayların mal bildiriminde bulunması şartı getirilirken hükümet partisi genel başkanı ve başbakanın malvarlığının 04.05.2014 tarihi itibariyle güncellenmediğini de ayrıca hatırlatarak bu yazının  başımıza gelecek olanların bir nevi ultrasonu olduğunu görmenizi istiyorum. Bu maddeye göre mal beyanında bulunduktan sonra ne bunun doğruluğunu  ne artışını ne de bunun hesabının nasıl yapılacağını, kim tarafından ne şekilde denetleneceğini görebilen var mı?

En ufak bir atıf bu kanun maddesinde bulunmamaktadır ki yasayı hazırlayan ve yürürlüğe koyan partinin hükümet partisi olduğunu hatırlatmak ihtiyacındayım.

Daha da zorlu süreç aynı yasanın 6. Maddesinde Sayıştay’ın denetiminden bahsetmiş olan bu yasa Sayıştay’ın medya beyanlarına bakılınca aslında HESAPSIZCA bir fotoğrafın ortaya çıktığı görülüyor.

Hatta aynı maddenin 9. Fıkrasınca;

Aday tarafından verilecek mal bildiriminin usul ve esasları, adaylar tarafından kullanılacak listelerin şekil, içerik ve tasdiki, makbuzların şekil ve içeriği, bastırılması, bağış ve yardımların alınması, kayda geçirilmesi, harcanması, harcanmayan ya da bağış sınırını aşan kısmın Hazineye intikali ile bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esaslar Yüksek Seçim Kurulunca belirlenir.

Altı üstü bir yasa değil bu, koca cumhurbaşkanını seçiyorsun.

Üst sınırı nedir alt sınırı nedir bilen duyan yok.

Hepsi ben’im olacak gibi duruyor en sonunda J

Peki, bağımsız adaya kim yardım edecek?

Yani alt sınır ve teşvik olmayacak mı?

Demokrasi diye yutturulan bu seçimin ayrıştırması daha dünden belli olmakla kim nasıl denetleyerek sınır koyacak?

 Hayırsever(!) işadamı neden cumhurbaşkanı adayına yardım eder ki?

Başkanlık sistemi bu belirsizliklerle sırtımızda kambur olacak gibi. Kefenleriyle dünyaya meydan okuyan ahiret yolcuları bu saltanat aşkıyla sarı öküzün mundar olmuş etinden de faydalanıyor olmasın sakın…