CHP, en başından beri getirilmek istenen bu sistemi bir rejim değişikliği olarak anlattı ve bana göre de doğrusunu söyledi.
3 Kasım 2019’a kadar tedrici olarak yapılacak düzenlemelerle birlikte yapılacak seçimle 140 yıllık gelenek terk edilerek bir rejim değişikliği gerçekleştirilecektir.
Öyleyse yüzde 49 oy oranına sahip olan toplumsal muhalefet ve bu muhalefeti başarılı şekilde yönlendiren CHP ne yapmalı?
CHP’nin önünde iki seçenek vardır…
Kılıçdaroğlu, bu referandumu tanımayacaklarını ve meşruiyetinin olmadığını ilan etti.
Bu iddianın sahibi olan siyasi partinin yapması gerekenlerden birisi “TBMM’yi terk etmektir.”
Ancak Meclisi terk etmenin anlamı, tek başına milletvekillerinin yasama organından çekilmesi demek değildir.
“Meclisten çekildikten sonra bu referandum sonucuna karşı itirazlarını sokaklarda ve meydanlarda –şiddete başvurmadan direnmek- Genel Başkanından en sıradan üyelerine kadar örgütlü olarak dile getirmek, talebi gerçekleşene kadar da yapılacak tüm seçimleri boykot etmektir.”
Böyle bir itiraz eylemi hiç kuşku yoktur ki çok etkili olacaktır, çünkü yüzde 49’luk hayırcı kitleyi de yanına alacağından sesi çok güçlü çıkacaktır.
Ancak demokratik geleneklerin oldukça zayıf olduğu, her türlü provokasyona açık toplumsal fay hatlarının olduğu ülkemizde bu türden bir eylem biçimi büyük riskler taşıdığından sonunun ne olacağı kimse tarafından kestirilemez.
Yani itirazların ve direnmelerin bu yolu tuzaklarla dolu bir eylem biçimidir ki, CHP’nin geleneklerinde zaten böyle bir direnme biçimi de yoktur.
Bir diğer seçenek ise, rejim değişikliğini dayatanları yine getirmek istedikleri sistemle yenilgiye uğratmaktır.
Bunun için 3 Kasım 2019 seçimlerine çok iyi bir hazırlık yapılması gerekir.
Öncelikle yüzde 49’u oluşturan çok farklı kesimleri bu kampanyada olduğu gibi bir arada tutabilmeyi sağlamak gerekir.
“Bu amaçla bu farklı kesimlerin temsilcilerinden bir çalışma grubu meydana getirilmesi gerekir.”
Çalışma grubu iki konuda ciddi bir hazırlığa girişir.
Birincisi; tüm toplumu kucaklayacak özgürlükçü parlamenter sistemi yeniden kuracak sivil bir anayasa taslağını hazırlayıp en geç 2018 yılı başında kamuoyuna sunar ve en geniş bir kampanya ile halka bunu anlatır.
İkincisi; yüzde 49’luk kesimin tamamı tarafından kabul görecek bir başkan adayını tespit edip onun etrafında yine en geç 2018 yılı ortalarında ilan eder.
Seçim kampanyasının temel sloganı ise; yeniden parlamenter sisteme dönülmesi için yapılan anayasa taslağı olur.
Tüm toplum ve yüzde 49’luk muhalefet şimdi CHP’nin hangi kararı vereceğini beklemektedir.
Eğer CHP bu iki yoldan birisini seçmez, bekle-gör siyaseti izlerse bunun CHP’ye faturası çok ağır olur.