Altıok’la simgelenen CHP programı, kurucu değerlerimizin güvencesidir. Ne var ki bu programın uygulandığını söylemek o kadar kolay değil. Zaten uygulanabilmiş olsa karşıdevrim bu güzelim memlekette rahatça at oynatamazdı.
Şimdi düşünelim:
CHP, “sağdan oy alma” gibi düşsel bir arayışla kendi ilkelerinden ödün vermese, LAİKLİK bu kadar yara alır mıydı?
CHP yönetenleri ULUSÇULUK, HALKÇILIK ve DEVLETÇİLİK’i günümüzün gerekleriyle tanımlama yönünde bir çaba harcadılar mı?
CUMHURİYETÇİLİK savunusu, parlamento çalışmalarıyla sınırlı kalmasa karşıdevrim bu kadar yükselebilir miydi?
Parti yönetiminde DEVRİMCİLİK mi geçerli, eyyamcılık mı?
Günümüzdeki toplumsal çürüme ve çöküşü karşıdevrimin başarısıyla değil, demokrasi güçlerinin 1938’den günümüze değin uzanan aymazlığıyla ilişkilendirmek gerekir ki; burada en büyük pay CHP’ye aittir. Yitirdiklerimizin geri alınmasında en büyük sorumluluk da CHP’nin olmalıdır.
Şimdi kurultay gündemde ve CHP’nin önünde iki seçenek var.
Ya yönetimi değişen dengelere göre yeniden düzenleyecek; ya da parti programıyla ilkelerinde netleşmek için kurultayı bir fırsat olarak değerlendirecek.
80 yıldır yapılagelen yönetsel düzenlemelerle sorunlarımıza çözüm üretemediğimiz ortada.
Eğer Atatürk ilkelerini bağımsızlık, demokrasi, barış, çağdaşlaşma ve aydınlanma özlemlerimizin güvencesi olarak görüyorsak kurultay bir fırsattır.
1-CHP, kendini tanımlamalı ve bu tanımı halka anlatmalı. Öyle ki seçmen CHP’nin AB ve ABD ilişkilerinden işgal altındaki adalarımıza, sağlık ve eğitim sorunlarından ekonomi politikalarına düşüncelerini ve ürettiği projeleri öğrenebilsin, sermaye partilerinden farkını anlayabilsin.
2-Parti yönetiminin aşırı merkeziyetçi tutumunun gölgesinde kalan katılımcılık özelliği fark edilebilir hale getirilmeli. Başka bir deyişle tabanın istencini yukarıya taşıyacak kanallar açılmalı. Açılmalı ki hem yukarıdaki karar organları ülke gerçeklerinden kopmasın; hem de tabandaki parti üyesi, bu kararların alınmasında kendi payının da bulunduğunu düşünerek şevkle çalışabilsin.
3-CHP, muhalefetini geniş bir zemine yayarak evde, okulda, fabrikada, tarlada ve sokakta halkla bütünleşmeli. Öyle ki 70 yıldır aldatıla aldatıla derin bir güven bunalımına giren insanımız karşısında tutarlı bir seçenek görebilsin.
4-CHP, seçimini yaparken, kararlarını alırken, sermayenin partileri gibi küresel efendilerden işaret beklememeli, yabancılara değil, kendi halkından alacağı güce güvenmeli.
5-Sağdaki yararsız arayışlardan vazgeçip Cumhuriyet değerlerinin savunusunu üstlenmeli; sağdan gelen eleştirileri, doğru yolda oluşunun bir göstergesi olarak değerlendirmeli.
Memleketi cehenneme çeviren işbirlikçi yobazlardan kurtulmanın başka bir yolu da yoktur.