Bir adet mermi çekirdeği

İbrahim Karamemet

Ölüm nedeninin bir adet mermi çekirdeği olduğu anlaşılmıştır.

Kırk yılı geçti elimi silaha sürmedim ama, ateşli silahlardan anlarım bir nebze.

Mermi çekirdiğinin, Halk dilinde adı kurşundur. Kör kurşun da denir.

Kurşun bir ateşli silahın namlusundan ancak tetik çekilir yani, silah ateşlenirse  çıkar. Buna tetiğin düşmesi veya tetiğin çekilmesi denir. Tetik milyonda, milyarda bir kazara düşer.

Silahı iyi tutarsan kurşun istediğin yöne gider. İyi nişancıysan cukkadana tuttuğun noktaya kondurursun mermiyi. Rastgele atarsan nereye gideceği belli olmaz. Hafazanallaah bazen bir sabiyi hatta bir bebeyi de bulabilir.

Bu olayda isabet tam.

Demek ki, nişan alınmış, en azından yönü tayin edilip iyi tutulmuş silah.

“Kime karşı” falan demeyeceğim... Bunlar malum…

Bunun adı kasden adam öldürmektir. Hukuk dilinde teammüden denir.

Bunu eğer tek başına yaparsan ferdi suçtur. Bunu yapana “katil” denir.

Bunu bir örgüt  içinde veya örgüt adına yaparsan, bu örgütlü suçtur. Hem cinayetten, hem örgüt üyesi olmaktan çifte müebbet yersin, hiç kurtuluşun yok. Hem tetiği ceken mahkûm olur, hem tetiği çektiren. Eğer kasdi veya bilinçliyse bu iş iki kere suç, iki kere teammüden dir. İkisinin de cezası müebbettir.

Burada örgüt devletin polisidir. İşte bu noktada iş biraz değişir. Polisin bazı durumlarda kendini savunma hakkı vardır ama, öldürme yetkisi yoktur. Polis tehlikeli bir saldırıya uğrarsa kendini savunabilir. Bu savunma  sırasında bazen karşısındaki ölebilir. Bu tür ölümler yüzde 99,9 kasıt dışı olur ya da olduğu söylenir, artık yersen... Yeryüzünde polisin öldürme yetkisinin olduğu tek demokratik ülke A.B.D. dir(?)...  Amerikan demokrasisi de daha baştan buradan başlayarak cılktır.

Neyse, konumuz Amerika değil... Bu öldürme işi kazara dahi olsa, resmi veya resmi olmayan bir kurum ya da topluluk tarafından yapılırsa bunun adı örgütlü suçtur. Burada örgüt Devletin Polisidir. Olayın görüntüleri ise şahide bile gerek kalmadan hemi de devletin resmi görüntü kayıtlarında mevcuttur. Polis başıbozuk takımı değildir, bizi korumak için bizim vergilerimizle kurulmuş bir örgüttür. Görevi bizi öldürmek değil, bizi korumaktır. Gerektiğinde kendi içindeki bazı unsurlardan bile korumaktır.

Bu örgütün militanlarını, kim eğitmiş, yetiştirmiştir, kim ne emir vermiştir, kim nasıl bir psiklojik etki yapmıştır, Bu ortamı hangi üst ve daha üst makamlar hazırlamıştır. bunların hepsi örgütsel suç kapsamında incelenmeli ve soruşturulmalıdır. Ayrıca bu örgütün en baş sorumlu mercii, yani bir numarası kimdir, hiç gözden kaçırılmamalıdır. Adalet başka türlü yerini bulamaz.

Bu örgütün hiyerarşisi polis komiserinden başlar, amirine, müdürüne, valisine gider ve  taa içişleri bakanına uzanır. Orda örgüt Hükûmetin emrüsathımahalline girer. Bu noktada başsorumlu hükûmetin başı yani, Başbakandır. Yani demem o ki, bu çok ama, çok büyük bir örgüttür. Ergenekon falan bunu yanında devede kulak kalır.
 
Tetiği çekenin suçu şimdiden sabit. Kim bilir, belki de başka suclu yok. O kendi başına esti gürledi, kim bilir… Belki de yakın bir iki amiri suça itmiştir onu. Onlar da suçlu mudur bilemeyiz. Yargının işine karışılmaz. Yargı süreci başlasın, sonuç ne olursa olsun bir laf edersem şefefsizim. Ama en alttakinden, en en ama en üstekine kadar bütün zanlılar ve zanlı olma ihtimali olanlar hakim kürsüsünün karşına dizilmelidir. Örgüt çok büyük, artık nereye sığdırırsınız bilmem. Aman sakın ola ki, Silivri’yi bulaştırmayın bu işe. Orası Cumhuriyet tarihine geçecek çok önemli bir mekân. Başka bir tecrit bulun. Yahut hiç tecrite gerek yok. Herşey gözönünde oldu, yargı sonuçlanana kadar da sanıklar gözönünde olabilirler. Artık sokağa çıkmaya yüzleri tutar mı bilemem..

Ve işte,Allahın sopası yoktur, nasıl terbiye edeceği, nasıl ders vereceği bilinmez denir ya.. Her şey onun takdiri ilahisine kalmıştır.

İşte ilahi adalet de budur. Önüne gelene attıradan örgüt suçlamasıyla savcılık yapmaya kalkışırken, bir anda en buyük ve kanlı örgütün bir numaralı sanığı durumuna düşer insan.

O polisin suçu çok büyüktür ama, suç orada kalmamalı, bu örgüt bütün uzantılarıyla iyice araştırılıp, yargılanmalı ve adalet yerini bulmalıdır.

Türkiye Cumhuriyeti adaleti şu anda çok yaralıdır ve büyük bir  sınavdan geçmektedir. Savcılar, hakimler çok dikkatli olmalı, görevlerini eksiksiz yapmalıdır. Türk adaleti şu sıralar büyük sıkıntıda, bunda da kendini toparlayamazsa bir daha asla ciddiye alınmaz.  Bu bir şeref meselesidir, şerefimizi korumak zorundayız.

Bazı yetkililer saklasa da hepimiz biliyoruz ki, şu anda yurdumuzda ve dünyada en en yoğun ele alınan bir numaralı gündem Türkiye’dir. Kurtuluş Savşımız ve Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana neredeyse bir yüzyıldır Türkiye hiç bu kadar ilgi derlememişti. Dünyadaki resmî, sivil, tüm kurum ve fertlerin tümünün  gözü üzerimizde. Bütün dünyada neredeyse Türkiye’den başka birşey konuşulmuyor. Hele böyle bir durumda ele güne rezil olamaz, bu işin üstünü istesek de örtemeyiz. Neredeyse bir asırlık bir Cumhuriyeti, bir adet mermi çekirdeğine kurban veremeyiz. Adalet mutlaka yerini bulmalıdır.