BAYIR BUCAK SURİYE'Lİ

Nalan Türkeli

Burası Ümraniye.
Bayır, bucak, sokak, cadde, Suriyelilerin istilasında neredeyse. Ya bütün Ülkeyi düşünürsek? Pilav arabam hazır olup da tam yola koyulacakken beliriverirler sokağın başında. Ürkek, çekimserdirler. Üzerlerindeki uyduruk giysiler gibi, yaralıdır bakışları, çoğunun. Yoksul ve yoksundur duruşları. Yenilginin durgunluğu, merhamete davetin yalvarışıdır okunan, o bakışlarda. Yüz ifademi yoklarlar ilkten.

Beden dillerimiz, yeterince anlatıyordur yoksunluğu, yoksulluğu da. Yanılmadıklarından emin olduktan sonra, kızlı erkekli, ufacık adımlarla yanaşarak yardım yarışına girerler. Çelimsiz elleriyle, sıkıca tutundukları tahta pilav arabasını, sokağın dik yokuşundan, ağır ağır, yine de sürüklenerek, birlikte indiririz ana caddeye. Soluklanmamı beklerler. Camlara buğu salan pilavdadır gözleri hep. Onlar çocuktur çocuk. Kazanma hırsının, yaşamak için öldürme inancının çok uzağındadırlar henüz. Ölmemek için, bir öğün tokluğun peşindedirler sadece. Çat -pat" söke bildikleri kadar bozuk Türkçeleriyle, hep bir ağızdan, "Allah razı olsun" serzenişleri, peşinen duyulur. İki kişilik porsiyonu, dördüne beşine uzatırken, kızgınlığım patlak vermeden dağılırlar. Hepsini birden doyuramayacağımı, onlar da çok iyi bilir. "Bir kez" le bitmez. Arttıkça artarlar. Az değildir sayıları. Savaştan, aileleriyle kaçıp kurtulan, Suriyeli sığınmacı çocuklardır onlar. Burası Ümraniye. Bayır, bucak, sokak, cadde, Suriyelilerin istilasında neredeyse. Ya bütün Ülkeyi düşünürsek? En az üç çocuklu bir çok Suriyeli aile, şehrin en kalabalık köşe başlarını, dilencilikle mekan tutmuş. Öte yandan, merdiven altlarında, inşaatlarda, cüzi paraya çalıştırılanlar, yerli vatandaşın kazancını, ister istemez büyük ölçüde gasp etmekte.

Ülkede, ucuz işçilik, (emek sömürüsü) tavan yapmış. Açlıktır ya en zaruri ihtiyaç. Her açlık, bir şiddetin tetikleyicisi değil de nedir? Yerli açlarımıza yetişemezken, çöp konteynerlerinin başı, çocuk, kadın, genç ya da yaşlı Suriyelilerin de ekmek teknesi artık. O tekneler başında, bir karton parçası ya da benzeri atıklar için, birbirlerinin canı dahi hedef alınır bazen. Yiyecekler de oradan temin edilir çok zaman. Elleri yüzleri kirli, üşümüş, solmuş hepsinin. Asıl, sıcacık yürekleri soğumakta gün gün. Bilenmekteler habire. Bilendikçe keskinleşecekler. Sezgilidir bütün çocuklar., sezgilerini nefrete teslim edecekler. Plancı, kinci, tamahkar ve ölüme inanan değillerken, dünyada bulamadıkları yaşama, ölerek, öldürerek kavuşacaklarına inandırılacaklar.

Hem kindar, hem dindar olmak inancıyla büyüyecek onlar da bu topraklarda. Kindarlıkla yoğrulmuş dindarlık, yeni İşid'çi kafalar yaratacak. Tanrılar, daha bir çoğalacak.Tanrılar çoğaldıkça artacak kurbanlar. Öldüren, çaresizlikle uyuşturulmuş beyinleri, birbirine öldürten İktidarların özgürlüğü esas olacak sadece. İçinde bulunduğu şartlarla şekillenir ya insan. O çöp konteynerlerinde, bayır bucak, köşe başlarında, merdiven altı izbe iş yeri mekanlarda, kan tadı bulaşmakta damaklara. Suriyeli ve bu ülke insanları, büyüdükçe şekil ve vicdan bozukluğu gösterecek. Cehaletin olduğu yerde Tanrılar, Tanrıların olduğu yerde cehalet hep var olacak!