BAŞKANLIK VE MHP'NİN VARLIK NEDENİ

Mehmet Talay

Başkanlık ve MHP’nin varlık nedeni (1)…

MHP, son dönemdeki siyasi tavrı ile “varlık nedenini” tartışılır hale getirmiştir.

Bir siyasi parti “iktidar olmak için kurulur…”

Ancak bu parti kuruluşundan bu yana iktidar olma uğraşısının uzağında kalmıştır.

Zaten kuruluş nedeni, “komünizme karşı mücadeleyi” siyasi alanda yürütebilmek içindir.

1980 darbesine gelene kadar da gerek muhalefette, gerekse içinde yer aldığı MC Hükümetlerinde hep bu amaca dönük mücadele etmiştir.

Hiçbir zaman iktidar olabilmek için ciddiye alınacak bir programı olmamıştır.

MHP’nin, “Alpaslan Türkeş” döneminde zaman zaman sağduyulu çıkışları da olmuştur…

Özellikle 80 öncesi kıyasıya mücadele ettiği sol cephenin önder edebiyatçılarından olan Nazım Hikmet’in bir şiirini genel kurulda okuyarak sol çevreye barış dalı uzatmış, demokratik uzlaşmanın kapısını aralamıştır.

Ancak Türkeş’in ölümünden sonra Genel Başkanlığa getirilen Devlet Bahçeli dönemi, Türkeş Döneminden ve Türkeş Döneminin özelliklerinden oldukça uzağa savrulan bir MHP sürecinin başlangıcı olmuştur.

Bahçeli döneminde MHP, komünizmle mücadeleden, “demokrasi ve özgürlüklere karşı mücadele” eden bir parti konumuna gelmiştir.

Özellikle 7 Haziran 2015 Genel Seçiminden sonra Bahçelinin izlediği siyaset, MHP’yi AK Partinin payandası durumuna getiren niteliktedir.

AK Partinin; 7 Haziran sonrası izlediği Suriye, Irak, İsrail, Rusya politikalarında şahinleşmesi, Kürt Meselesinde masayı devirerek binlerce Kürt gencini etkisizleştirilmesi ve güvenlik elemanının şehit düşmesi, Lozan’ı tartışılır hale getirmesi, Musul, Kerkük ve Halep’te hak iddia etmesi, Suriye ve Irak’ta silahlı kuvvetlere ait tankların, F16’ların ve fırtına obüslerinin cirit atması “Bahçeli tarafından alkışlarla” karşılanırken;

Bir muhalefet partisi olmasına rağmen, demokratik teamüllerin yok edilmesine, özgürlüklerin kısıtlamasına, basının ya satın alınması ya da susturulmasına, onca güvenlik önlemlerine rağmen ülkemizin canlı bombalarca kan gölüne döndürülmesine, uluslar arası etik anlayışta en büyük ayıplardan birisi olan İsrail’den, Mavi Marmara’da ölenler için “kan parası” alınmasına tık dememiştir.

Keza, dolar tarihi zirve yapmış, enflasyon yüzde 15’leri geçmiş, hayat çekilmez hale gelmiş, dış ve iç borçlanma ile ekonomi batağa saplanmış, işsizlik kalifiye elemanlarda yüzde 25’lere fırlamış, eğitim sistemi içler acısı hale gelmiş ama MHP’nin gündeminin alt sıralarında bir yoklar.

Bahçeli, tüm bunlar yetmezmiş gibi birde durup dururken “başkanlık kazığını” bu milletin kıçına getirip dayamıştır.

Neymiş efendim!

Erdoğan’ın yarattığı “fiili durumun” hukuka uygun hale gelmesi gerekirmiş…

Bunun içinde başkanlık modelini tartışmaya açmışmış…

Ya-hu, ortada bir fiili durum varsa sen muhalefet partisi olarak bu fiili durumu hukuka uydurma gayretine girene dek, “fiili durumu yaratanı hukuk ve anayasa sınırlarına çekmeye çalışsana…”

Şunu neden demiyorsun; “hiç bir kimse ve kurum anayasadan almadığı bir yetkiyi kullanamaz.

Her kim ki anayasadan almadığı bir yetkiyi kullanıyorsa o kimse anayasal suç işlemiştir…”