TARİH TEKERÜRDEN Mİ İBARET? - 2
Yıl 1985, 12 Eylül darbesinin üzerinden henüz 5 yıl geçmiş, seçimler yapılmış ama memlekette demokrasiye halen geçilememiş, askeri vesayet oldukça güçlü durumda ve etkisi sürüyor. İşte bu günlerde assubaylar, dertlerini sorunlarını, sıkıntılarını mektup yolu ile Genel Kurmay Başkanlığına anlatmaya çalışmaktadır.
İsimsiz, imzasız mektupları alan Genelkurmay Başkanlığı yetkilileri, mektuplara istinaden bir etüd hazırlarlar ve hazırlamış oldukları etüdü, dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral M.Necdet Üruğ’a arz eder.
Genelkurmay Başkanı Org. M. Necdet Üruğ; Hazırlanan etüdün, tabur seviyesine kadar tüm komutanlıklara gönderilmesini ve özellikle “Assubaylara topluca telkinde bulunulmasını, bu gibi mesnetsiz isteklerin ikna edici direktiflerle çürütülmesi” yönünde emir ve direktif verir. Genelkurmay Başkanının vermiş olduğu direktif aynen üst yazıya da yansır ve emir Genelkurmay Başkanının emri ile kuvvet komutanlıklarına gönderilir.
O dönemde Kara Kuvvetleri Personel Başkanı ise, ileride Genelkurmay Başkanlığı da yapacak olan, o zamanki rütbesi ile Tümgeneral İsmail Hakkı Karadayı’dır. Karadayı Paşanın imzası ile emir ast birliklere tamim edilir.
ASSUBAYLARIN “MESNETSİZ İSTEKLERİ!” NELERMİŞ GÖRELİM…
1. ASSUBAYLARA SUBAYLAR GİBİ TABANCA VERİLMESİ:
1985 ve önceki yıllarda, 128 Sayılı Yasa gereğince, sadece subaylara okul çıkışında tabanca verilmekteyken, assubaylara okul çıkışında, herhangi bir şekilde tabanca verilmemekteydi.
Assubaylar ancak, 6136 Sayılı Kanun Gereği, ücretini kendileri karşılamak kaydı ile “ZORALIM” tabancalarından para ile satın alabilmekteydi. Tabi “ZORALIM” silahlarının satışı ve tahsisi rütbe esasına göre yapılmakta, üst rütbedekiler daha iyi tabancaları tercih ederken, ast rütbedeki assubaylara genellikle kalitesiz ve 7.65 mm. Çapındaki ateş gücü düşük, çoğu zaman tutukluk yapan silahlar düşerdi.
Bilmeyenler için açıklayalım, Zoralım silahları, herhangi bir şekilde suçlulardan veya başka yollardan güvenlik kuvvetlerinin eline geçen ve silahlardır, ve yönetmelik ile yönerge esaslarına göre, silah alma hakkı bulunan kamu personeline satışı yapılır.
Ayrıca o dönemde geçerli olan İç Hizmet Kanunun 34. Maddesine göre; Assubay çavuşlar, hizmet dışında resmi veya sivil olsalar bile zati tabanca taşıyamazdı. İşte bu nedenle assubaylara mezun olduklarında tabanca verilemeyeceğini, ancak “TENSİP EDERLERSE” 128 Sayılı Yasada, kanun değişikli yapılarak, “üstçavuş” rütbesinden itibaren tabanca verebileceklerini belirtmektedirler.
1984 yılında PKK ilk eylemine başladı, PKK o yıllarda doğuda aynı gecede iki ilçeyi baskın yapacak duruma gelmiş, terör hortlamış ama Genelkurmay, 1985 yılında Assubayların tabanca istemesine yukarıdaki cevabı veriyor.
Çok değil 1990’lı yıllarda da durum böyleydi. Görevi gereği doğuda, karakol, tim komutanlığı vb. görevleri yapan assubay çavuşlar, garnizon dışı izne, hastaneye, veya kurs vb. görevlere giderken silahsız bir şekilde, ceplerindeki çakı bıçakları ile yola çıkardı!
Düşünün! Bir çok kez yol kesme eylemi olmuş olan bir bölgede, assubaylar ve uzman çavuşlar sırf rütbesinden dolayı silah alamıyor, silahsız bir şekilde kendi ve ailesinin kişisel güvenliğini sağlayamadan yolculuk yapmak zorunda kalıyordu. İşte buna karşılık, dönemin genelkurmayı yukarıdaki 1. Maddedeki açıklamayı yapıyordu.
2. LOJMAN ADALETSİZLİĞİ!
O günlerde, assubayaların en çok yakındığı diğer bir durum ise lojman dağıtımlarındaki adaletsizlik. İyileştirme olarak gösterilen gerekçe ise, 1980’li yıllarda subayların lojman kontenjanı olan % 65’den, % 10 kesilerek, assubayların % 30 olan lojman tahsis oranı, % 40’a çıkarılması.
Puansız lojman uygulaması (görev tahsisli) belirli görevlerdeki tüm subaylara uygulanırken, assubaylarda ise sadece belirli birliklerde çalışanlara uygulanmaktaymış. İşin ilginç tarafı, Genelkurmay, assubayların mevcudunun fazla olduğunu ama lojmandan istifade eden assubayın az olduğunu belirtiyor ve 5 yıl içinde tüm personele lojman temin edileceğini açıklıyor.
3 . ASSUBAYLARA BAZI KONULARDA YETKİ VERİLMESİ
Assubaylar görevleri ile ilgili inisiyatif ve yetki isterken, dönemin Genelkurmay Başkanlığı, assubaylara ceza verme yetkisi üzerine odaklanmış! Assubaylara görevleri gereği verilmesi zorunlu olan (sayman, ikmal assubaylığı, kısım amirliği vb.) unvanlar sanki özel bir unvan verilmiş gibi sunulmakta, bu görevler verilirken, subaylarda olan zimmetler assubaylara aktarılmakta ve subaylar zimmet sorumluluğundan kurtarılmaktadır. Ayrıca günümüzde bile çok kısıtlı olarak uygulanan assubaylıktan subaylığa geçme durumu, sanki assubaylara yetki ve inisiyatif verme gibi yansıtılmış.
4. BÜYÜKŞEHİRLERDEKİ YURTLARDA, ASSUBAY ÇOCUKLARINA YURT TAHSİSİ
Yurt tahsisi puana göre yapılmaktaymış, ancak assubayların çocuğu genelde çok olduğundan! Bu husus puana etki etmekteymiş.
Yurtlardan faydalanan assubay çocukları ile subay çocuklarının sayıları birbirine yakınken, o dönemdeki TSK mevcuduna göre subay ve assubay mevcudu arasındaki büyük fark belirtilmemiş.
Örnek vermek gerekirse 1000 assubay varken, 156 assubay çocuğu yurttan faydalanırken, buna karşılık, 300 subayın, 106 subay çocuğu yurttan faydalanabiliyor diyebiliriz. Yani subay - assubay mevcudu ile yurttan faydalanan çocuk sayılarını oranlarsak, arada büyük bir uçurumun olduğu rahatlıkla görebiliriz.
5. SUBAY VE ASSUBAY ORDUEVLERİNİN BİRLEŞTİRİLMESİ
Genelkurmay, Orduevlerinin ayrı olmasındaki amacın; disiplinin sağlanması, hiyerarşik düzenin korunması ve rütbe kıdem esası nedeni ile orduevleri ayrı olması olarak açıklamış. Tarih boyunca da böyleymiş!
O günlerde subay ve assubay orduevlerinin ayrı olduğuna dair, dünyanın herhangi bir ordusunda sistemin aynı olduğunu gösterir en ufak bir örnek yok. Beraber yaşamayanlar, beraber savaşamaz! Aynı birlikte çalışırken, doğuda aynı mevzide kalırken, aynı gemide, uçakta görev yaparken disiplin bozulmayacak ama aynı yerde kalınır veya aynı yerde yemek yenilirse disiplin ve hiyerarşi bozulacak!
6. OYAK, ORDU PAZARI, EMEKLİ SANDIĞI GİBİ KURUMLARDA, YÜKSEK RÜTBELİ SUBAY ÇOCUKLARININ OLDUĞU
Benzer iddialar günümüzde de mevcut olup, özellikle OYAK ve Vakıflarda çalışan, yöneticilik yapan emekli generaller ile bunların çocukları yönünde zaman zaman basına bilgiler yansımaktadır.
Burada çalışan yönünden iddialar reddedilirken, OYAK ve Ordu Pazarı çalışanları ile ilgili bilgilerin verilmemesi dikkat çekicidir. Ayrıca Emekli Sandığı'nın TSK dışında, sivil bir kuruluş olması nedeniyle bu iddia çok da gerçekçi görünmemektedir.
7. BİRLİKLERDEKİ CAMİ VE MESCİTLERİN DURUMU
Bu maddeden anlaşıldığı kadarı ile kışlalarda cami ve mescit yapılması isteğinde bulunanlar olmuş.
Ancak, verilen cevapta, ibadetin her yerde yapılabileceği, kışla ver karargahlarda bütün personele yetecek kadar cami ve mescit yapılamayacağı, isteyenin mesai saatlerine uymak koşulu ile kışla ve karargahlardaki mevcut cami ve mescitler ile civardaki cami ve mescitlerde ibadetini yapabileceği belirtilmiş. Yine bu talep, sadece assubayların istediği gibi yansıtılmış. Subaylardan benzer talep olmamış mı?
8. ORDU MESUPLARININ BIYIK BIRAKMA DURUMU
1983 yılı öncesi bıyık bırakmanın serbest olduğu, ancak çok az personelin bıyık bırakması ve belirtilen şekilde bıyık bırakılmaması nedeni ile bıyık bırakılmasının yasaklandığı açıklanmış. Yani bıyık olayı kılık kıyafet birlikteliğini bozduğu için yasaklanmış!
Bıyık bırakma, sadece assubaylara uygulanmamış ve subayların da bıyık bırakması yasaklanmış olmasına rağmen, konu sadece assubayların talebiymiş gibi yazılmış!
9. ASSUBAYLARIN YÜKSEKOKULLARDA OKUTULMAMASI VEYA OKUMAK İSTEYENE BÜYÜK ZORLUK ÇIKARTILMASI
12 Eylül darbesi ve 1983 yılı öncesi assubayların üniversitede okumasına ve tahsil yapmasına güya müdahale edilmezken, 1983 yılından itibaren, üniversitelere devam mecburiyetinin getirildiğinden bahisle assubayların tahsil yapılması önlenmiş.
Emirde subay ve assubayların kendi meslekleri ile ilgili tahsil yapmaları öğütlenmiş. Yine assubayların taleplerine yönelik yazılan bir emirde subaylara da tavsiyelerde bulunuluyor.
10. MECBURİ HİZMET SÜRESİ
Bu gün de, çokça şikayet edilen mecburi hizmet süresinden, assubaylar o günlerde de mustaripmiş.
Günümüzde 10 yıla düşürülen mecburi hizmetin, alınan eğitim ile orantılı olması gerektiğini defalarca yazdık. 4 yıl askeri lise, 4 yıl Harp Okulu, 1 Yıl Piyade Okulu, 1 Yıl Subay Sınıf okulu, meslek içi kurs ve eğitimlerle 10-12 yıl eğitim alan bir subayla 2 yıl eğitim alan bir assubayın aynı sürede mecburi hizmete tabi tutulması sağlıklı bir yaklaşım değildir.
Ayrıca 2013 yılında yasalaşan Disiplin Kanunu ile iş güvencesi ömür boyu garanti edilmekten çıkartılmıştır.
Mecburi hizmet "alınan eğitime göre, katlanarak" olmaz diyenlere cevabımız, "Maaşta katla, mecburi hizmette katlama!" Ne yazık ki mecburi hizmetten sadece assubaylar rahatsızmış, subayların rahatsızlığı yokmuş gibi, bu konuda assubaylara ihale edilmiş.
11. ATATÜRK BÜSTLERİ
Bu konunun assubayların istekleri ile ne gibi bir ilgisi var çözmüş değilim. Yani assubaylar, ulu önder Atatürk’ün büstlerinin yıkılması mı istemişte, böyle bir emirde bu husus yer alıyor?
12. NÖBET SONRASI ÜCRET VEYA İSTİRAHAT VERİLMESİ
Assubayların en masum taleplerinden biri olan bu husus, tamamen duyguları sömürücü, görev yoğunluğu, personel yetersizliği ve assubayların mevcut istirahat haklarını kullanmamakta olduklarından, hatta tatil günlerinde bile mesai yapmaktan şikayetçi olmadıklarından bahisle bu madde geçiştirilmeye çalışılmış.
İyi de söylendiği gibi ise assubaylar şikayet mektuplarında bu hususu neden belirtmiş? Ayrıca fazla mesaiye sadece assubaylar mı kalıyor? Sadece assubaylar mı nöbet tutuyor? Subayların böyle bir talebi olmamış mı? Maalesef bu konuda yine assubaylara yüklenmiş.
13. ASSUBAYLARIN BİNBAŞILIĞA KADAR YÜKSELMESİ
O dönemde, assubaylıktan subaylığa geçenler, en fazla yüzbaşı rütbesine gelebiliyordu. Burada istenilen assubaylıktan subaylığa geçenlerin binbaşı rütbesine kadar yükselebilmesi. Dünyada bir çok orduda bırakın assubayları, erler, general rütbesine yükselebilirken, assubayların ne şekilde olursa olsun, yükselmesinin önü tıkanmış ve gerekçe olarak 926 sayılı Personel Kanunu ile statü gösterilmiştir.
Örneğin ABD’nin eski Genel Kurmay Başkanlarından Colin Powel, er olarak girdiği ordudan, Genelkurmay başkanı olarak emekli olmuştur. Günümüzde bu husus yeniden düzenlenmiş, assubaylıktan subaylığa geçen, 4 yıllık üniversite mezunu assubaylar, albay rütbesine kadar yükselebilmektedir.
15. TAYİNLERİN ADALETLİ YAPILMASI
Günümüzde de en çok şikayet edilen atama hususu o günlerde de önemli sorunlardan biriymiş. Yine atamalardan sadece assubaylar rahatsızmış gibi gösterilmiş, subay atamalarında sorun yok gibi bir imaj verilmiş.
17. MESAİ SAATLERİNİN 8 SAATİ AŞMAMASI VE EK MESAİ ÜCRETİNİN VERİLMESİ
Mesai konusunun İç Hizmet Kanununda düzenlendiğini, ek mesai mesai ücretinin verilmediğini ancak, bunun yerine, tayin bedeli, TSK Tazminatı, Yıpranma, lojman, orduevleri ile dinlenme tesislerinden istifadenin olduğu öne sürülmüş, assubay çavuş maaşı ile memur maaşı kıyaslanmıştır.
Peki yukarıda sayılan tazminattan, tayin bedelinden orduevlerinden subaylar faydalanmıyor mu? Aynı şekilde assubay çavuşun maaşı ile sivil memurun maaşı kıyaslanırken, teğmenin maaşı ile sivil memurun maaşı neden kıyaslanmamış? Fazla mesai ücreti verilse sadece assubaylar mı faydalanacaktı? Subaylar ile sivil memurlara verilmeyecek miydi? Üzülerek ifade etmek isterim ki bu knou da yine sadece assubaylara ihale edilmiş.
Lojman tahsis oranları ve orduevleri ile ilgili huşular yukarıda zaten açıklandı. Ayrıca TSK dışındaki kamu personelinin ve sivil memurların da lojmanları ile kamplar, öğretmenevi, polisevi, hekimevi gibi sosyal tesisleri o dönemde mevcuttur. 8 Seneye kadar olan yıpranma günümüzde 5 yıla düşürülmüştür.
18. BEN YAPTIM OLDU!
Assubayları ilgilendiren ve haklarında düzenlemeler içeren kanunlar yapılırken, assubayların da anket yolu ile fikirlerinin alınması gibi bir talebin karşılığında verilen cevap, herkes yetkisine hakkına göre görevini yapar!
19. SONUÇ – BAZI ASSUBAYLAR EZİK VE MENFİ DÜŞÜNCELİ!
Bu düşünceleri benimseyen assubay sayısı azmış. Bu düşünce içinde bulunan assubaylar kendini subaylar ile mukayese etmekte ve aynı görevi yaptıkları kanaatine varmaktaymışlar.
Ve dananın kuyruğunun koptuğu yer! ÇEŞİTLİ NEDENELERLE ASSUBAYLIĞA GEÇENLERİN İÇİNDE, BAZILARINDA BAŞLANGIÇTA, BİR EZİKLİK VE MENFİ BİR DÜŞÜNCE GÖRÜLEBİLMEKTEYMİŞ. Evet yanlış okumadınız, 1985 yılında, Genelkurmay Başkanlığı, assubaylardan gelen şikayet mektuplarına istinaden bir çalışma yapıyor, cevap hazırlıyor ve yukarıdaki cümleyi gayet normalmiş gibi emire ekleyerek yazıyor ve birliklere tamim ettiriyor.
İşte biz buna karşıyız. Tam da karşı olduğumuz tipik darbeci zihniyet'
İç Hizmet Kanunu ve Yönetmeliğine göre tanınmış haklardan, yalnız subaylar için sağlanmış olup, assubaylara sağlanmamış olanı yokmuş. Peki, çok basit bir örnek vermek gerekirse; subaylara ödenen, ama assubaylara ödenmeyen tazminatlar İç Hizmet Kanunu ile mi düzenlendi? İç Hizmet Kanunu referans göstermek ne kadar sağlıklı bir yaklaşım?
KÖROLASICA DIŞ MİHRAKLAR!
Assubayların en masum taleplerini bile çözmek yerine, ulusal güvenlik sorunu olarak algılayan, dönemin askeri otoritesi, muğlak ifadelerle, Türk Ulusunu parçalamayı hedef alan ama kim veya ne olduğu belirsiz, amacına assubaylar üzerinden varmaya çalışan sözde mihraklara topu atıyor.
Yalnız körolasıca mihraklar, ülkeyi assubaylar üzerinden parçalamayı amaçlarken, subayları hiç görmüyor! Madem böyle bir durum var, sizde belirtilen sorunları giderin de, kör olasıca mihraklar bu durumu istismar etmesin - ettirmeyin! Çok basit çözümler varken, mihraklara bu durum neden altın tepside sunulmuş?
Ancak askeri otorite çözümü başka yerde bulmuş, İşte o çözüm önerileri;
a. Assubay öğrencilerini alırken ailelerini iyi araştırılmasını,
b. Okullarda İç Hizmet ve Askeri Cezayı, assubay öğrencilerine iyi belletilmesini,
c. Assubay hazırlama Okullarının kapasitesinin artırılmasını, küçük yaşta askeri okula öğrenci alınarak, istedikleri türde assubayın yetiştirilmesini hedefliyorlar.
d. ASSUBAYALARIN HANGİ RÜTBEDE HANGİ GÖREVE ATANDIRILACAĞINI TESPİT EDİN.
Haksızlık yapmayalım, (d) fıkrasında Yine günümüzde en çok şikayet edilen konulardan birinin giderilmesi için gerekli emir veriliyor. Yani assubay çavuş ile başçavuşun aynı kadroya atandırılmaması için gerekli çalışmaların yapılması ve atamaların bu hususa göre düzenlenmesi emrediliyor. Ancak bu husus günümüzde halen düzeltilmedi.
e. ASSUBAYLARIN ÖZEL HAYATINI TAKİP EDİN!
Assubayaların özel hayatlarının takip edilmesini, disiplinsiz tutum ve davranış sergileyenler hakkında kısa sürede kesin işlem yapılarak TSK’dan ilişiklerinin kesilmesi emrediliyor.
Diğer konularda assubaylar ile subayları bir ele alan zihniyet, bu konuda subayları ayrı tutuyor ve onların özel yaşantıları ile ilgili tek kelime yazmıyor.
f. KRALDAN ÇOK KRALCI OLMAK !
Genelkurmay Başkanlığı böyle bir emir yazar da ast kademe aşağı kalır mı? Onlar da alır kalemi eline ve; “böyle müracaatların TSK’nın örf, adet ve disiplin anlayışı ile bağdaşmadığını, böylesine “MESNETSİZ!” isteklerin ikna edici örnekler ile amir ve üstler tarafından çürütülmesini, bu konuda gerekli hassasiyetin gösterilmesini ve PERSONELE ANLAŞILIR BİR ŞEKİLDE! Duyurulmasını” emrederler.
***
YOLDAN GEÇEN ASSUBAY YOK MUYMUŞ?
Kıt'alrda çok kullanılan birdeyim vardır, herhangi bir vukuat olduğunda, sorumluluğun assubaya yıkılmasını örneklemek için kullanılırdı. "Yoldan geçen assubay yokmuymuş!" sözü buradan geliyor demek ki.
Yukarıda bölümlerini verdiğimiz ermir de, tam bu şekilde yazılmış. O dönemde TSK'daki bazı hususların düzeltilmesini isteyen Genelkurmay yetkilileri, konuyu assubaylar üzerinden tüm personele göndermiş. Yani tipik "kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla" olayı...
Evet, bu emir yayınlandıktan 28 yıl sonra, emirde sunulan çözüm önerilerinden biri,2013 yılında TSK Disiplin Kanunu yürürlüğe giriyor ve amirinin kanaatine göre, disiplinsiz tutum ve davranış sergileyenler derhal kapı önüne konuyor.
Yukarıdaki emir 1985 Türkiye’sinde askeri vesayetin ülke üzerinde ağırlığının en çok olduğu bir dönemde yazılmış. Her Satırı sayfalarca yorumlanacak bir emir. Takdir her zamanki gibi okuyucuların.
***
O dönemde belgeyi kendisinden alma gibi bir fırsatım olmadı, ta ki 11 Mayıs 2014 tarihinde Sn. Ahmet ZENGİN, bu belgeyi sosyal medyadaki kendi sayfasında yayınlayınca, kendisinden müsaade alarak kullanmaya karar verdim.
Belgenin günümüze ulaşmasını ve hepimizin görmesini sağladığı için Sn. ZENGİN’e teşekkür ederim.
YAZARIMIZA SOSYAL MEDYADAN TAKİP ETMEK İÇİN :
FACEBOOK : https://www.facebook.com/dedeersel.aksu.1