Sam Amca’ya yürekten bağlıydılar. İçeride gerici burjuvazi ve ılımlı İslam’la (Kenan, Tahsin vs), dışarıda ABD ile dans ettiler. Albay Alpaslan Türkeş’ten beri böyle. Our boys olmak kimseyi incitmedi. PKK kan dökerken bundan ekmek yiyen askerler vardı.
Sol her zaman kaybederdi. Ama asker ilk kez kaybetti. Askerin kaybetmesi ne demek? Elbette vesayete ağıt yakmayacağız. Kıstasımız hukuk ve demokrasi. Lakin, bir ülkenin silahlı kuvvetlerinin şaftı kaydırması hayra alamet değildir. Ilımlı İslam askeri vesayeti kaldırırken laik askeri zevatı da biçti. Bir taşla iki kuş vurdular. Bu bir Amerikan projesi. AKP askeri silkeleyip polisle halvet oldu. Demokrasi hala nanay. Deyim yerindeyse Ergenekon ve Balyoz davalarının b.ku çıktı. İş bu rezalet, sırtını Sam Amca’ya dayayanların umurunda değil. Sıkışan topu yargıya atıyor. Yargının da eli tutulmuyor. Peki asker ne zaman kaybetti? AKP 2002’de iktidara geldiği zaman mı? Hayır. Ümraniye bombaları bulunduğu zaman mı? Hayır. Balyoz davası başladığı zaman mı? Hayır. Ergenekon Davası sonlandığı zaman mı? Hayır. 27 nisan e-muhtırasını verdikleri zaman mı? Hayır. Referandumu AKP kazanınca mı? Hayır. Kozmik oda arandığı zaman mı? Hayır. Şener Eruygur, Hurşit Tolon, İlker Başbuğ ve sair askerler içeri alındıkları zaman mı? Hayır. Uzatmayalım… Askerin kaybettiği gün aslında herkesin malumu. Bu tarihi dillendirmeden önce, askerin önceki pozisyonunu tartmakta fayda var. Asker Mustafa Kemal’in askeri değildi dostlar. NATO’nun askeriydi. Demokrasiyi değil dışa bağımlı kapitalizmi, gerici burjuvaziyi kolluyorlardı. Sam Amca’ya yürekten bağlıydılar. İçeride gerici burjuvazi ve ılımlı İslam’la (Kenan, Tahsin vs), dışarıda ABD ile dans ettiler. Albay Alpaslan Türkeş’ten beri böyle. Our boys olmak kimseyi incitmedi. PKK kan dökerken bundan ekmek yiyen askerler vardı. Çiller döneminde derin devlete tak-şak paşalık yapan asker vardı. Bütün çapsızlığıyla Mustafa Kemal’e özenip, adını Mustafa Kamil Zorti’ye çıkaran asker vardı. 12 Mart ve 12 Eylül faşizmi askerin icraatı. Asker Muhsin Batur, asker Kenan Evren’di. Doğan Güreş, Yaşar Büyükanıt’tı asker. Bu tanıma uymayan askerler vardır elbette. Onları tenzih ederim. Cumhuriyet tarihinde asker çoğu kez bu halka kaybettirdi. Ama en son, ama en dramatik kaybı kendileri yaşadı. Geçmişte emperyalizm ve gericilikle girişilen dansın sonu hazin oldu. Türk askeri ilk kez NATO’yu ve Amerikan emperyalizmini bir miktar sorgulamıştı. ABD bu değişimi affetmedi. Netice itibarıyla, asker başına çuval geçirildiği zaman kaybetti dostlar. Peki, bu çuval geçirme olayına hükümet neden sessiz kaldı? Çünkü çuval demek Balyoz demekti. Çuval Ergenekon’un işmarıydı. Çuval AKP’nin istikbali demekti. Çuval meselesi TSK’nın alnına sürülen en büyük lekedir. Bu ülkenin aşağılanmasına tepki vermenin milliyetçilikle ve demokrasiyle bir ilgisi yoktur. Onuru olmayan ülkenin demokrasisi de olmaz. Süleymaniye’deki Türk Özel Harekat Timi teyakkuzda olsaydı, Amerikan askeriyle çatışmayı göze alsalardı her şey çok farklı seyredecekti. Düşünebiliyor musunuz; bir iki sağlam komutan çıkıp, Kuzey Irak’ta Amerikalılarla dalaşsaydı, Sam Amca’nın kuzucuğu AKP’nin hali nice olurdu? Türk askeri çuvalı çıkardığında çok geçti. Ülkenin erdemlerini anımsadığında çok geçti. O vakit yalnız asker değil, Türkiye kaybetti. Yalnız Türkiye değil, Ortadoğu kaybetti. Yalnız Ortadoğu değil, üçüncü dünya kaybetti. Tarih 4 temmuz 2003’tü. T.C. Genel Kurmay Başkanı Hilmi Özkök’tü. T.C. Başbakanı Tayyip Erdoğan’dı. ABD Başkanı George Bush’du. George Bey, Tayyip Bey ve Hilmi Bey. Çuval, Ergenekon ve Balyoz. Mesele bunu etüt etmek.