ASKERLER SENDİKA KURABİLİR Mİ?
Son günlerde emekli assubay camiası çok hareketli, bir taraftan TEMAD’ın basın açıklamaları, “Ölüm Orucu” kararı, diğer taraftan ise “SENDİKA” kurma çabaları.
Buradaki en önemli nokta şu; askerler sendika kurabilir mi?
Kurulursa, yasal olur mu?
“4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanununun” hükümleri çok açık;
İlgili kanunun 5. Maddesinde, sendika kurulabilecek hizmet dalları mevcut olup, bunların içinde Silahlı Kuvvetler yoktur.
Ayrıca sendika kurabilmek için aynı kanunun 6. Maddesi gereği “çalışan” olma şartı vardır.
Üstelik aynı yasanın 15. Maddesi “f” fıkrası gereği, "Türk Silahlı Kuvvetleri Mensupları sendikaya üye olamaz."
ANAYASA NE DİYOR
Anayasa’nın “Sendika Kurma Hakkı” başlıklı 51. maddesi “Çalışanlar ve işverenler, üyelerinin çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahiptir. Hiç kimse bir sendikaya üye olmaya ya da üyelikten ayrılmaya zorlanamaz. Sendika kurma hakkı ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâk ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebepleriyle ve kanunla sınırlanabilir". Denmektedir.
Türkiye’de Silahlı Kuvvetler personeli, 926 Sayılı TSK Personel Kanunun yanında, ayrıca 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununa da tabidir. Bu yönden bakıldığında askeri hizmetin de bir kamu hizmeti olduğu kabul edilmektedir.
Ayrıca Anayasa Mahkemesi, TSK’da görevli Sivil Memurların Sendika kurmaları ile ilgili olarak yapılan başvuruda, Sivil memurların sendika kurmasının anayasaya aykırı olmadığını, 25.6.2001 günlü, 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’nun 15. maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, 10.4.2013 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verdi.
Dolayısıyla Silahlı Kuvvetler personelinin 98 sayılı kamu personelinin örgütlenmesine yönelik sözleşmenin taraflarından biri olduğunu söylemek pek yanlış olmayacaktır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “Örgütlenme Hakkı”nı düzenleyen 11. maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesi uyarınca, kamu görevlilerinin sendika kurma hakkına meşru kısıtlamaların getirilebileceğini ancak, bunun için ikna edici ve zorlayıcı gerekçelerin bulunması gerektiğini belirtmektedir.
25.11.1992 günlü, 3847 sayılı Kanunla onaylanarak uygun bulunan ve ilke olarak tüm çalışanların sendika kurma ve sendikaya üye olma özgürlüklerini güvenceye bağlayan Sendika Özgürlüğüne ve Örgütlenme Hakkının Korunmasına İlişkin 87 sayılı Sözleşme’nin 9. maddesiyle, Sözleşme’de öngörülen güvencelerin silahlı kuvvetler ve polis mensuplarına ne ölçüde uygulanacağının ulusal mevzuatla belirleneceği ifade edilerek silahlı kuvvetler ve kolluk mensuplarının sendika kurma haklarıyla ilgili olarak taraf devletlere takdir yetkisi tanınmıştır.
İNSAN HAKLARI AVRUPA SÖZLESMESİ (İHAS)
İHAS 4 Kasım 1950 Tarihinde Roma’da imzalanmış ve 3 Eylül 1953’te yürürlüğe girmiştir. Türkiye 10 Mart 1954 tarihli ve 6366 sayılı yasa ile sözleşmeyi onaylanmıştır. Onay belgesinin 18 Mayıs 1954 tarihinde Avrupa Konseyi Genel Sekreterliğine verilmesi ile beraber sözleşme yürürlüğe girmiş ve Türkiye için bağlayıcı nitelik kazanmıştır.
Sözleşmenin 11/1 maddesine göre, “Herkesin barışçı amaçlarla toplanma ve başkalarıyla dernek kurma özgürlüğü ve hakkı vardır. Bu hak, yine herkesin çıkarlarını korumak amacıyla sendika kurma ve sendikaya üye olma hakkını da içerir.”
Bu madde de dikkati çeken nokta verilen hakkın kapsamı ile ilgilidir. Burada örgütlenme hakkı sadece “çalışanlara” değil “herkese” tanınmıştır.
Ülkemizde ve bu yasağın olduğu üçüncü dünya ülkelerinde, çalışanların kaderlerinin siyasi iktidarların hoşgörüsüne bırakıldığı bilinmektedir.
Son 25-30 yıla damgasını vuran neo-liberal politikaların çok yönlü olumsuzluklarından, askeri personel de payını fazlasıyla almıştır.
Askeri personel, geniş halk yığınlarının mülksüzleşmesi ve yoksullaşması eğiliminin dışında kalmış değildir.
İNSAN HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ
Türkiye, evrensel bildirgeyi, 6 Nisan 1949 ‘da Bakanlar Kurulu kararı ile imzalamış ve 27 Mayıs 1949 Yılında Resmi Gazetede yayımlayarak yürürlüğe sokmuştur.
23. maddesinde sendikal haklardan bahsedilmiştir. Bu maddenin son fıkrasında; “herkesin çıkarlarını savunmak için başkalarıyla sendika kurma ve üye olma hakkı vardır” ifadesi yer almaktadır. Madde hükmünde, çalışanlar arasında herhangi bir ayrım yapılmaksızın “herkes” ifadesi kullanılarak bu hakkın kullanımı ile ilgili her hangi bir sınırlama getirilmemiştir.
Kısaca hukuksal niteliğine bakılmaksızın, tüm çalışanların, yani kamu yada özel, sivil yada askeri personel ayırımı yapılmadan, sendikalaşma ve üyelik hakkı herkese tanınmıştır.
EKONOMİK SOSYAL VE KÜLTÜREL HAKLAR ULUSLARARASI SÖZLEŞMESİ.
Türkiye 15 Ağustos 2000’de imzalamış ve 2003’te de onaylamıştır.
Sözleşmenin 8. maddesi “herkese” ekonomik ve sosyal çıkarlarını geliştirmek amacıyla sendika kurma ve sendikalara üye olma hakkı tanımıştır. Bunun yanında md.8/1-a da ulusal güvenlik gibi konularda zorunlu önlemler oluşturan sınırlamalar konabileceği belirtilmiştir.
8. maddenin 2. fıkrasında Asker ve Polislere yönelik bir kısıtlamanın getirilebileceği belirtilmiş ancak topyekun ve kesin bir yasaklama öngörülmemiştir.
Sözleşmenin madde 8/2’de “Bu madde, Silahlı Kuvvetler ve Güvenlik güçleri üyeleriyle devlet görevlilerinin bu hakları kullanmalarına yasal sınırlamalar koymaya engel değildir” ifadesi yer almaktadır.
Sözleşmenin BM Genel Kurulunun yetkili üçüncü komisyonunca görüşülüp kabul edilmesi sırasında da madde 8/2 kuralının Silahlı Kuvvetler, Polis ve kamu hizmetlerinde çalışanların haklarını yadsımadığı, yalnızca yasal kısıtlamalar getirilebileceğini öngördüğü seklinde bir açıklama getirilmiştir
KİŞİSEL VE SOSYAL HAKLAR ULUSLARARASI SÖZLEŞMESİ
Türkiye bu sözleşmeyi ancak 15 Ağustos 2002 tarihinde imzalamış ve 23 Eylül 2003 tarihinde yürürlüğe sokmuştur.
Sözleşme, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi gibi, sendika hakkını dernek hakkı kapsamında ele almıştır. Sözleşmenin madde 22/1’e göre, “Herkes başkalarıyla birlikte dernek kurma hak ve özgürlüğüne sahiptir. Bu hak herkesin çıkarlarını korumak için sendika kurma ve sendikaya üye olma hakkını da içerir.”
Sözleşmenin sendikal hakların herkese tanınmasını hükme bağlayan 22. maddesi, ayrıca kısıtlamaları da içermiştir.
SENDİKA ÖZGÜRLÜĞÜ VE SENDİKALAŞMA HAKKININ KORUNMASINA İLİŞKİN 87 NO’LU ILO SÖZLEŞMESİ
Türkiye 25 Şubat 1993 tarihinde onaylayıp yayımlamıştır. Bu sözleşmeyle sendika hakkının kullanımı, “devlet”e ve kamu yetkililerine karsı korunup, güvence altına alınmaya çalışılmıştır.
Sendika hakkını güvence altına alan 2. maddeye göre; “çalışanlar ve işverenlerin, herhangi bir ayrım gözetilmeksizin ve önceden izin almaksızın örgütlenme ve ancak ilgili örgütün kurallarına bağlı olmak üzere, dilediği örgüte üye olma hakkı vardır”
87 nolu sözleşme beraberinde ayrıca kısıtlamayı da getirmiştir. Sözleşmenin 9/1. maddesinde; “Bu sözleşmede öngörülen güvencelerin silahlı kuvvetlerle güvenlik güçlerine uygulanma düzeyi ulusal yasalar veya düzenlemelerle belirlenir” diyerek örgütlenme hakkının istisnası belirtilmiştir.
2.1.2.2. ÖRGÜTLENME VE TOPLU PAZARLIK HAKKINA İLİSKİN 98 NO’LU ILO SÖZLEŞMESİ
Türkiye bu sözleşmeyi 8 Ağustos 1951 Tarihli ve 5834 sayılı yasa ile onaylamıştır.
87 sayılı sözleşmeyi tamamlayan bu sözleşme örgütlenme özgürlüğünün devlete ve işverenlere karsı korumayı amaçlamaktadır.
5/1 maddesinde “Bu sözleşmede öngörülen güvencelerin, Silahlı Kuvvetlerle güvenlik güçlerine uygulanma düzeyi, ulusal yasalar veya düzenlemelerle belirlenir” hükmü yer almaktadır.
Tekrar vurgulamak gerekirse, uluslararası sözleşmeler, Silahlı Kuvvetler mensuplarının da örgütlenme haklarının olduğunu kayıt altına almaktadır. Ancak bu hakkın ne derecede kullanılacağı hususunun ulusal yasalarla düzenlenebileceğini de vurgulanmaktadır.
Bir başka deyişle, uluslararası hukuk açısından, tartışma konusu olan örgütlenme hakkının varlığı yada yokluğu değil, derecesi, düzeyidir.
Silahlı Kuvvetler personeli ülke güvenliğini tehlikeye düşürmeyecek şekilde grev ve toplu sözleşme hakkına sahip olabilir. Zaten böyle durumlarda halen bu hakka sahip çalışanların grev ve toplu sözleşme hakkına gerektiğinde Bakanlar Kurulu, demokratik bir uygulama olmamasına rağmen yasaklama getirebilmektedir.
ÜLKE BAZINDA BAKARSAK, SENDİKA HAKKI TANIYAN ÜLKELER:
Avusturya, Belçika, Danimarka, Almanya, Finlandiya, Norveç, İsrail, İsveç, Çek Cumhuriyeti, Polonya, Macaristan ve Lüksembourg.
Avusturya, Belçika, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Finlandiya, Almanya, Macaristan, İrlanda, Lüksembourg, Hollanda, Norveç, Portekiz, Rusya, Slovenya, Slovak Cumhuriyeti, İsveç ve İsviçre gibi ülkeler askeri personelin kendi hak ve menfaatlerini savunmak ve geliştirmek için, mesleki dernekler yada sendikalar kurmalarına ve bu tür örgütlere üye olmalarına izin vermişlerdir.
Hatta İsrail Silahlı Kuvvetler personeline grev hakkı, İsveç ise Toplu Sözleşme hakkı bile vermiştir.
SENDİKA HAKKI TANIMAYAN ÜLKELER;
Fas Fildişi Sahili, Nijerya Orta Afrika Cumhuriyeti, Trinidat ve Tobago, ve Tunus’tur.
Singapur’da da sendikalara üye olamayan Silahlı Kuvvetler personelinin, kendi toplumsal ve kültürel haklarını savunmak ve geliştirmelerini sağlamak için kendi derneklerini kurmaları ve üye olmaları serbest bırakılmıştır.
ÖRGÜTLERİN ZAYIF OLDUĞU ÜLKELER
Bu ülkeler, silahlı kuvvetler personeline örgütlenme hakkını tanıyan ancak, örgütlerin hem üyeleri hem de baskı grubu olarak etkili olamadığı ülkelerdir.
Bu ülkeler; Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Lüksemburg, Macaristan, Polonya, Portekiz, Rusya, Slovakya, Slovenya, Ukrayna ve Yunanistan’dır.
ÖRGÜTLENME HAKININ OLAMADIGI ÜLKELER:
ABD, Fransa, İngiltere, İtalya, Türkiye’dir.
TÜRKİYE'DE DURUM
1982 Anayasası, dernek kurma, 2821 sayılı Sendikalar Kanunu ve 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu da TSK) personelinin sendikal haklarına yasaklamalar getirmiştir.
Fakat her çalışan gibi askeri personelin de hak ve menfaatlerini savunması gerektiği, kabul gören bir görüştür. Özellikle TSK’nın büyük çoğunluğunu oluşturan ve askeri hizmet üretiminde yoğun olarak çalışan “astsubaylar, uzman çavuşlar ile uzman erbaşlar” mağduriyetlerini dile getirmektedirler.
Bu noktada mağduriyetlerinin giderilmesinde büyük bir rol oynayabilecek olan örgütlenme hakkı konusu daha da büyük bir önem kazanmaktadır.
Ayrıca 1980’lerden itibaren ülkemizde de etkisini gösteren neo-liberalizmin vazgeçilmez uygulamalarından biri haline gelen “sözleşmeli personel” çalıştırma uygulaması, yeni bir düzenleme ile Ordu bünyesine de dahil edilmiş ve artık “profesyonel ordu”ya geçisin ilk adımı olarak gösterilen “sözleşmeli subay ve astsubay” alımına başlanmıştır.
Sosyal Şartı’nın silahlı kuvvetler ve polis teşkilatı mensuplarına dahi sendikal haklar tanıdığını vurgulayan AİHM silahlı kuvvetler ve polis teşkilatı mensuplarına, tüm sendikal hakların verilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Avrupa’daki askeri örgütlenmeler, iki üst örgüt altında bir araya gelmişlerdir.
EUROMİL VE ECCO
Birincisi, Brüksel’de bulunan EOROMIL’dir (European Organisation of Military Associations). Her statüdeki askeri personelin Avrupa’daki tek örgütü konumundadır.
Bir diğeri de Stokholm’deki ECCO (Avrupa Askeri Örgütler Konfederasyonu)
EUROMİL, Avrupa ülkelerindeki görevli askeri personelin sosyal ve profesyonel haklarını savunmak amacıyla (EUROMIL, 2001), 1972 yılında, 22 ülken 34 askeri örgüte bağlı yaklaşık 500.000 kişinin katılımı ile kurulmuştur.
EUROMIL’e üye üniformalı personel, kendi ülkelerinde sivil vatandaşların sahip olukları hak ve özgürlüklerin kendileri için de geçerli olması gerektiğini savunmaktadır.
EUROMIL faaliyetlerini üç temel amaç doğrultusunda gerçekleştirmeye çalışmaktadır.
1. Askeri personelin yasam ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve Geliştirilmesi,
2. Avrupa Birliği Sosyal Yasamasının uygulama ve yürütmesinin askeri personeli de kapsayacak hale getirilmesi,
3. Askeri personelin, sivil vatandaşlarda olduğu gibi- insani temel hak ve özgürlüklerine saygı duyulmasıdır.
SONUÇ
Askeri personelin örgütlenmesinin önüne engel olarak çıkarılmaya çalışılan “disiplinin zedelenebileceği” savı da, uzun yıllardır sendikal örgütlenmeye sahip ülke deneyimlerine bağlı olarak gerçekliğini yitirmiştir.
Disiplinin baskı ile despotça değil, karşılıklı rıza ile daha iyi sağlanacağı gerçeği yadsınamaz. Ordu içerisindeki bir sendikanın varlığının disiplini yozlaştıracağı yönündeki savlar gerçeği yansıtmamaktadır.
Sonuç olarak, küreselleşmeye bağlı olarak değişen tüketim kalıpları, özellikle çalışanların elde ettikleri gelirlerin erimesine ve çalışma şartlarının kötüleşmesine yol açmıştır.
Küreselleşmenin olumsuzluklarından herkes gibi, askeri personel de etkilenmiştir. Bu sistemde hangi kurumda, hangi statüde çalışırsa çalışsın, herkesin kendi hak ve menfaatlerini koruması ve savunması için örgütlenmesi şarttır.
Özellikle askerlerin sendikalaşması “Milli Güvenliğin Hassasiyeti” bahanesiyle engellenmemelidir. Ülkelerin sahip olduğu demokrasilerin derecesi, sahip oldukları kurumlarının demokratik yapılarına bağlı olduğu gerçeği unutulmamalıdır.
12 Eylül darbesi ve sonrasında, her örgütlenmeyi terör örgütü gibi görülmesini sağlayan anlayışın son bulması temennimizdir.
***
TAS-SEN (Türkiye Assubaylar Sendikası), kuruluş İçin İstanbul Valiliğine müracaat etmiştir. Ayrıca TAS-SEN, EUROMİL üyeliğine kabul edilerek, Avrupa'da da yasal zeminde kabul görmüştür.
T.S.K. da halen sivil memurların "SİME-SEN", askeri işçilerin ise "TÜRK HARB-İŞ" sendikası mevcuttur.
DÜNYADAKİ SON DURUM;
KAYNAK: Endüstri İlişkileri Açısından Askeri Personelin Sendika Kurma Hakkı
(Emir Ali Karadoğan - Yüksek Lisans Tezi.)