Başbakan anlı şanlı, kalabalık meydan toplanma gösterilerine başladı. Karşısındaki en güçlü aday ise salon toplantılarıyla sürdürüyor kampanyasını. Hal böyle olunca da etkiye bir tepki gelmiyor ve AKP nin meydan mitingleri kendi kendine söylemler olarak kalıyor. Büyük bir oranla boşa harcanan enerji.
Oysa hiç bu kadar yorulmasalar, her üç aday da her hafta bir televizyon kanalında bir araya gelip karşılıklı tartışsalar çok daha yararlı, demokratik ve uygar bir görünüm ortaya koyacaklar. Ve biz seçmenlerde çok daha doğru kanaatler belirginleşecek. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun Uğur Dündar ile yaptığı, oldukça yapay bir havada geçen Özel Halk Arenası programında Ekmel bey böyle bir oturumun çok doğru ve yaralı olacağını belirtti ve kendisinin buna açık olduğunu beyan etti. Oysa bizim başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan oldum olası bu tür açık tartışma oturumlarından kaçar, önüne prompter konamayacak bu tür doğaçlama tartışmalardan korkar. Oysa bence korkmasına gerek yok. Hadi Kemâl Kılıçdaroğlu’ndan çekinmekte biraz haklı. Hakkında çok şey biliyor, cevbını da beş beş yapıştırıyor. Ama, Ekmel bey çok çelebi bir zat, karşısındaki rakibin birtakım fiillerini yüzüne vuramayacak kadar da utangaç. Tam bir gentleman. Yani, rakibini ezmek, rezil etmek gibi bir eğilimi yok. Dolayısı ile korkacak birşey de yok.
Öte yandan yılların verdiği birikimle belki dış ilişkilerde, özellikle Ortadoğu konusunda Recep Tayyip Erdoğan beyden daha bilgili ve bu konuda daha kapsamlı görüşler belirtebilir ama, iç işlerinde Erdoğan kadar bilgili olmadığı kesin. Erdoğan bu alanda izleyici nezdinde çok puan toplayabilir de üstelik. Bizim başbakan böyle bir oturumdan neden kaçar ben anlayamıyorum. Yani, korkacak birşey yok, tam tersine puan artırabilir. Üstelik bu tür tartışma oturumları bizim geleneğimize de çok uygun. Bin yıllardan beri âşık atışmalarıyla süregelmiş bir edebi kültürün mirasçılarıyız. Hani ellerinde saz olmasa bile bu üç adayın atışmalarının tam anlamıyla halka inme olanağı yaratacağı kuşku götürmez. Yani, bu tür oturumlar birçok aydınımızın sandığı gibi gâvurun icat ettiği bir tür demokrasi şartı ve geleneği de değil. Bizim milli fıtratımızda var bu tür. Ama demek ki, başbakanın fıtratında yok. O hep kaçmakta. Korkmayınız sayın başbakan, bana inanın puan toplarsınız. Babayiğitliğiniz ortaya dökülür.
Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan, başbakanlığı yanında Cumhurbaşkanı adayı olarak propoganda gezilerine erken başladı. Samsun’dan çıktı yola ve esti köpürdü. Sandı ki, karşı taraf işi kızıştıracak. Aa baktı ki, rakip sakin, ezberi bozuldu, ne yapacağını şaşırdı. Sonunda allaha sığındı ama, karşı tarafa sataşmadan da edemedi. Yozgat’da Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’yi ön plânda kastederek. “Allahın izniyle yenilecekler”, dedi.
Ekmeleddin İhsanoğlu basınla geniş katılımlı bir tanıtım söyleşisi yaptı. Son derece efendice tavırları dikkat çekti. Sorulara net cevaplar verdi. Özellikle rakibi konusunda sorulan tuzak sorularda da çelebi tavrıyla sataşmadan ortadaki dengesizliğe ve ve hatta uygunsuzluğa değindi. Ancak konuşmasına duayla başladı ve yapacakları konusundaki açıklamaya da, “Allahın inayetiyle seçilirsem..”, diye başladı. Çok merak ediyorum, Cumhurbaşkanı seçilirse ki, bana göre seçilebilir, ana konusu tarafsızlık, dürüstlük ve laiklik olan Cumhurbaşkanlığı yeminine de dua ile mi başlayacak acaba bu çelebi adayımız. Merak ediyor ve net bir yanıt bekliyorum.
Hadi ben de allaha sığınayım ve iki adaya da bir hatırlatmada bulunayım. Allah aşkına kendinize gelin beyler. Sizi Allah seçmeyecek, oylarımızla biz seçeceğiz. Bu işte Allah yok. Devlet işine karıştırmayın tanrıyı. İşin aslı çok basit ve dünyevi. Birileri belli süreçler içinde sizleri buralara getirdi ve sonunda üç aday olarak belirlendiniz. Malesef besbelli ki, iki aday yarışacak. Bu doğal olarak çok büyük bir demokrasi ayıbı ve bütün vebali Kılıçdaroğlu’nda. Bizi iki adaya mahkûm etti. Ya bu, ya bu demek zorunda bıraktı. Aslında kendi ipini çekti ve ne kadar demokrat olduğunu faşetti. Ama her ne olursa olsun, ortadaki durum kırk katır mı, kırk satır mı meseline geldiyse de sizlerden birini allah değil; bizlerin oyu belirleyecek. Gönül isterdi ki, daha çok aday olsun ve Cumhurbaşkanını gönlümüzce biz halk seçtik diyebilelim. Öyle olmadı, çarpık bir demokrasi anlayışı sonucu ya bu, ya bu seçimi oldu. Ama ne olursa olsun sonunda biz seçmenler oy vereceğiz ve siz seçileceksiniz. Bunu unutmayın lûtfen. İkide birde işin içine allahı karıştırmayın, bizi yani seçmeni unutmayın. Hem allahın sopası yok ama, öyle bir ters takla attırır ki, şaşar kalırsınız.
Not: 1. Bundan evelki iki yazımda Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu’na imam hatip liseleriyle ilgili bir sualciğim olmuştu. Bu konuda halâ net bir duruş sergilemedi sayın aday. Lûtfen net bir yanıt veya söylem bekliyorum(uz).
2. Şimdi ikinci sorumu arz ediyorum. Mütedeyyin bir kişisiniz. Biliyoruz. Laiklik konusundaki söylemleriniz de oldukça inandırıcı. Ama son söylemleriniz kuşku uyandırdı. Bu konuda net bir açıklama yapmak zorundasınız ve yukardaki sorumu ikinci soru olarak tekrarlıyorum. Kürsüye Cumhurbaşkanı yemini için ilk çıktığınızda dua ile mi başlayacaksınız, lütfen cevaplayınız.
3. Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu aday olarak ilan(tayin) edildiğinde ciddi bir tepkiyle karşılandı. Zaman içinde gerek zorunluluk ve gerekse daha önemli olarak kişiliği ile bu tepkiyi yumuşatmaya başladı. Yeterli olur mu bilemem ama, hafiften de olsa bir yumuşama başladı. Ancak, bu arada bazı sorular da aklımza takılmıyor değil. Ne kadar net yanıt alırsak okadar iyi olacak kendisi için ve bizim de içimiz rahatlıyacak.
Bu tepkiler sırasında yine grafiti ve pankart edebiyatımız inciler döktü ortalığa ve tavan yaptı. İçlerinde en beğendiğimi kaydetmek istedim. Ortadoğu Üniversitesi mezuniyet töreninde metalurji mühendislerini pankartı. Kusursuz bir satir örneği:
“YILLARDIR METALURJİ DİYEMEDİNİZ, ŞİMDİ EKMELEDDİN DEYİN BAKALIM”
Kutlarım. Biz de dilimizi alıştıralım bakalım.
E ne yapalım, belli ana kesimler var, bu kesimlerin karşısına seçebilecekleri tek bir aday atadılar. Buna oy vermeye mecbursun dediler. Bunun adına da demokrasi diyorlar, Cumhurbaşkanını halk seçecek diyorlar. Böyle başa, böyle tarak. Biz de işte böyle yazıyoz. Yazacak başka bir şey yok.
Son Not: Keşke Cumhurbaşkanlığı için değil de Diyanet İşleri Başkanlığı için seçim yapsaydık. Şu an12 Temmuz 2014 saat 11.30 itibariyle Cumhurbaşkanı adayı Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu basın toplantısı yapıyor. Kulağım televizyonda. Ah diyorum keşke Türkiye tam ve olgun bir demokrasiye geçseydi de Diyanet İşleri Başkanlığını bir devlet kurumu olmaktansa daha çok bir dinî sivil toplum örgütü hüviyetinde olsaydı da başkanını seçimle belirleseydik. Gönül rahatlığıyla oyumu İhsanoğlu'na verirdim. Seçim gününe kadar neyapacağım, hala karar vermiş değilim. En acısı da bir işe kerhen zorlanmış olmamız. Tek aday göstermekle CHP Genel Başkanı Kemâl Kılıçdaroğlu büyük bir vebal altına girmiştir. Affedilmeyecektir.