Yahu, biz yıllardır şu modern tramvaylara, metro trenlerine biniyoruz, böyle birşey olmadı da, birdenbire ne oldu şu millet de zırt pırt ACİL DURUM BUTONU na basar oldu.
Eskiden trenlerde içine bir el sığacak kadar büyük bir oval tutacak ve onun bağlı olduğu bir çelik kutu olurdu. Çekilecek kol ile kutu arasında uygun bir yerde de telle bağlanmış bir kurşun mühür. Bu düzenek her vagonun başında, sonunda ve ortasında, ayrıca her kompartmanda insanların bir iki adım atarak ulaşabilecekleri sıklıkta bulunurdu. Üzerinde kırmızı iri harflerle İMDAT FRENİ yazardı. Altında gene kırmızı harflerle “Tehlike anında kolu çekiniz!” yazardı. Hemen yanında da gözden kaçmayacak şekilde siyah iri harflerle yazılmış bir uyarı bulunurdu. “Lüzumsuz kullananlar cezalandırılacaktır.” Daha sonra Bülent Ecevit döneminde “Lüzumsuz” sözcüğü “Gereksiz” olarak değiştirildi, ama “İmdat Freni” yazısı değişmedi.
Köprülerin altından çok sular aktı, bir binyılı daha devirdik, yeni millennium başladı ve teknolojide büyük gelişmeler oldu. Teknoloji çağı başladı dediler. Sanki düğmeye basınca başlarmış gibi. Sanki yüzlerce yıldır teknoloji yokmuş gibi. Ama bir gerçek var, hemen herşey elektrikle elektronik oldu. Bir arabanın değil camları el freni bile eletrik düğmesiyle kumanda ediliyor artık. Artık el freni öyle gark diye çekilmiyor, bir düğmeye basılıyor ve iş bitiyor. Akü başında bir temassızlık olursa vay haline. Manş Denizinin, İstanbul Boğazı’nın altından trenler yürütür olduk ve o pabuç gibi İMDAT FRENİ oldu ACIL DURUM BUTONU. Kırmızı bir düğme.
Marmaray’daki trenlerle, E-5 Karayolu boyunca giden Kadıköy-Üst Kartal Metro hattı boyunca çalışan trenler birebir aynı. Taksim-Levet-Hacıosman güzergâhında çalışan trenler biraz değişik ama, neredeyse ikiz kardeş kadar benzer ve system aynı. İstanbul yakasındaki metroda da system aynı hatta tramvaylarda bile aynısının tıpkısı.
Marmaray açıldığından beri doğru düzgün çalışamadı bir türlü. Oysa ne şatafatla açılmıştı, tam da Cumhuriyet Bayramı günü. Gerçi sokak kutlamaları her köşede daha kalabalıktı ama, neyse.. Bazı uzmanlar, aman haa, systemde eksiklikler var, daha erken açmayın, dedi ama, yok.. Önder açılacak demişti bir kere.. Arızalar peş peşe gelince değerli Başbakanımız dayanamadı azarlarcasına systemde bir sorun yok, millet gaza geliyor Acil Durum Butonuna basıyor diye, önemli bir açıklama yaptı ve bir sözüyle daha tarihe geçti. Hay Allah, bak sen şu işe nasıl da heyecana geliyormuşuz İstanbul Boğazı’nın altından geçerken.
Yahu, biz yıllardır şu modern tramvaylara, metro trenlerine biniyoruz, böyle birşey olmadı da, birdenbire ne oldu şu millet de zırt pırt ACİL DURUM BUTONU na basar oldu. Fesüphanallah.. İyi saatte olsunlar, bize birşeyler oldu galiba.
İşte bu, acze düşmenin tipik bir örneği. Geçerli bir nedeniniz, gerçekçi bir savunmanız yoksa, böyle çarşafa dolanırsınız. Hani, bir sıkıştığında da Başbakanımız, koskoca gemiye, büyütmeyin canım, öyle gemi falan değil, o bir gemicik demişti ya.. Demişti de çocuklar bile inanmamıştı. Allah kimseyi bu durumlara düşürmesin.
Candaş ve yandaş medya da, bu işi Gezi çapulcuları provokasyon olsun diye yapıyorlar gibisine birşeyler diyormuş. Sabotaj yani. Gezi çapulcularının Boğaz sularının altında kendilerinin de içinde oldukları bir trene sabotaj yapacak kadar salak olduklarını bilmiyorduk, öğrenmiş olduk.
Şaka bir yana, Acil Durum Butonuna basmanın zamanı geldi galiba. Yakında şeçim yılları başlıyor. Seçimlerde kullandığımız Evet mührü kırmızıdeğil ama, Acil Durum Butonu ile aynı ebatta. Aman basacağınız yeri iyi bilin.