Üyesi olduğum bir forum sitesinde çok güzel bir başlık keşfettim dün gece.
Üyesi olduğum bir forum sitesinde çok güzel bir başlık keşfettim dün gece.
Aslında çok takılanlardan değilim, bu sanal gevezelik ortamına. Ama ,başlık o denli ilgimi çekti ki. Yazılanları okumadan geçemedim.
Şöyleydi başlık.
“80 li yılların oyunları”.
Yazılanları okumaya başladım. Birkaç sayfa oyun çeşidi yazmışlardı forum üyeleri, 80 li yılların oyunları diye. O yıllarda çocuk değildim, ama yinede bende bir şeyler yazayım istedim. Aklıma hiçbir şey gelmedi oyun olarak ama.
Sanki bir çocukluk yaşamamış gibi.
Ya da birden bire büyümüş, olmalıydım? Bir oyununu bile hatırlamaz mı insan yoksa?
Hadi seksenli yıllarda çocuk değildim, 70 li yıllardan da bir oyun, kalmamıştı sanki aklımda? Kimse fark etmez di ki, bir on yıl geride kalmış oyunlardan birkaç tane de ben sıralasaydım. Ama gerçekten de bulamadım, oynadığımız, eğlendiğimiz birkaç oyun çeşidi.
Aslında bizi o yıllarda çok meşgul eden, belki de hoşumuza bile giden bir kaç oyunumuz olmalıydı aslında. Âmâ yoktu işte bir tane bile gelmiyordu aklıma.
Ben birçok şey gibi, masum ve eğlenceli oyunlara da geç kalınan bir dünyaya doğmuştum sanırım. Bir hayli düşündüm, ama o diğer forum yazarlarının saydıklarına benzer hiç oyunumuz gelmedi aklıma.
Aslında bizde arkadaşlar arasında, guruplar oluşturmuştuk o yıllarda. Kalabalık guruplar.. Ve gerçekten de sıkı rakip takımlara bölünmüştük aramızda. Oyunlarımızı öyle mahalle boyutunda değil, neredeyse ülkenin her noktasında oynamaktaydık. Kalabalık oynanan oyunlardı, bizim oyunlarımız
80 ler de ki oyunlarımız, çok gerçekçiydi aslında. Tarafların yenilgileri, zaferleri, acımalı ya da mahsusçuktan olmazdı asla. Yenilgilere uygulanan cezalarda, oldukça ağırdı yaşlarımıza göre. Birçoğumuzun geleceğini de etkiledi bu oyunlarımızın sonuçları. Çünkü oyunlarımızın hakemleri jandarma, polis, yargı ya da savcılardan oluşurdu.
Aslında, bizim 80 lerde oynadığımız oyunların kazanan bir tarafı da, asla olmadı. Tüm oyuncuların, baştan kaybetmeleri kaçınılmazdı tarihi kurallara göre. KaranlıĞA doğmuş bir kuşak olduğumuzu düşünmüşümdür hep bu yüzden.
Bize ait 80 lerin oyunlarında, kurallar da çok sıkıydı aslında. Bir takımı seçtiysen , asla değiştirme şansın olmazdı bir daha. Buna şans demekte doğru olmazdı zaten. Oyuna başladığın takım arkadaşlarını, ya da takımın renklerini değiştirmek gibi bir seçeneğinde olamazdı hiç. En büyük ihanetiydi bu oyunun.
Oyunlarımızın adları ve yöntemleri o denli hızla değişirdi ki, kurallarını anlayabilenimizde hiç olamadı içimizde. Bazılarımız, oyunlarımızda kimin kazandığını gösteren, skor levhasını hiç göremedi zaten. Özellikle yıldızlaşmış oyuncuların birçoğu, erkenden bırakmak zorunda kalırdı oyunları.
Ben sanırım, pek az şanslı olanlardandım.
Tüm oyuna katılanlardan, daha az yitiğim oldu bir kıyas yaparsak. Kaybetmişlerin oluşturduğu uzun listenin, biraz daha şanslı oyuncularındandım kısaca. Bu yüzden cezaların en hafiflerini çekmekle atlattım, oyunlara katılan biri olarak, o yılların, yetişkin bir oyun çocuğu olma şansızlığını.
Pek az polis ya da jandarma işkencesine maruz kaldım. Sık, sık, ama kısa sürelerde hapislerde yattım. Pek çok kez rakip oyunculardan, hasarı ağır dayaklar yedim. Uzun süre bilmediğim, tanımadığım yerlerde sürgün hayatı yaşadım. Okullarımı hep geç bitirmek zorunda kaldım. Dedim ya sıkı oyunlardı.
Ya da biraz fazla gerçekçiydi sanırım. Ve bu oyunları kazanan, hiç bir oyuncu tanımıyorum hala.
Karanlık bir kuşaktık, demiş miydim?
Karanlık oyunlar icat etmemiz ve bizi bu konuda teşvik eden organize çıkar çevrelerinin seyirciliğinde, yaban tribünlerin seyircilerini eğlendirmemizde bu yüzdendi sanırım. Kendi hayatımızın figüranı bile olamadık, bu oyunlardaki zorunlu rolümüzle.
Sanırım bizler, “80 li yıllara neler oynardık?” başlıklı forum yazarlarının, saydıkları o oyun çeşitlerini, hiç öğrenemedik çocukluğumuzda.
Bizim oyunlarımız kurgusuz, senaryosuzdu. Doğaçlama oyunların, öngörülemez sonuçları olurdu. Ve siz baştan bu oyunların sonuçlarını, kazandığınızda ne elde edeceğinizi, ya da yitiklerinizin ne olacağını bilemeden oynardınız.
Her şeye rağmen, güzel günlerdi. Ezildik, sıralara dizildik, toplu tıraşlar olduk, sorguçlarla tanıştık, hafızalarımızı yitirdiğimizde oldu, geleceğimizi unuttuğumuzda. Ve oyunlara en büyük hakem , ordumuz müdahale edinceye kadar sürdü bu iddia. Sonrasında aniden nasıl sona erdi, ve biz bu yıllarca süren kanlı oyundan neden vazgeçtik, anlayamadık?
Oyuncuların büyük bir bölümü, artık, işsiz, aşsız, eğitiminden kopartılmış, sürgüne ya da kaçmaya zorlanmış, bir yerlere kapatılmış birer suçluydular. Uzun yıllar ezilmişlik, dışlanmışlık ve sonucu bir sürü acıyı çektik, soluduk ve yutkunduk. Halada yutkunuyoruz sanırım.
Sevdaya hasret kalmamız en acısıydı ama.
Şimdi işte en basiti, duvarlara slogan yazma ile başlayan, 80 li yıllarımızın oyunlarını hatırlattı bana, masumca açılmış bir forumun başlığı.
“ 80 li yıllarda ne oyunlar oynardık ?”
Ya şimdiki çocukların, gençlerin oyunları ne? Neyle eğlenip, hangi oyunlarla geçiriyorlar günlerini? İçim ezilerek okuyorum gazetelerde. Alkol, otomobil yarışları ve ardından gelen, genç insanların ölümcül sonları. Ve şiddet içerikli oyun ya da Tv dizileri.
Bizim de, 80 li yıllarımızdaki oyunlarımız da, çok oyun arkadaşım öldü. Yıllarımızı alan ve gittikçe kuralları sertleşen ve sonunda birçoğumuzun bu günleri, görememesine neden olan oyunlarımız, geride kalan bizlere çok şey öğretti.
Takımlar sıkıydı, kuralları zor aşılır ve sonuçları, çoğu kere acı anılara katılırdı. Bedeli, yitirilmiş ve yeniden kazanılmaz soluklarımızdı çoğu kere, bir şekilde kaybetmemizin.. Ama öğretisi hiç bir eğitim kurumunda verilemeyecek kadar netti. Çünkü hangi takımda olursanız olun, “ülkenizi sevmekti" oyundaki iddianın konusu.
Şimdi hepimiz, geleceğimizi borçlandığımız iktidarın, çaldığı havalara horon tepiyoruz.
Topuklarımız şişinceye kadar.