Karara Yandaş Yazar Bile isyan Etti
KARARA YENİ ŞAFAK YAZARI BİLE İSYAN ETTİ
Başbuğ tutuksuz yargılanabilecekken tutuklanarak ilk yorum hatasını yapmıştı mahkeme. Delilleri karartması veya yurt dışına çıkması mümkün olmadığı halde tutuklu yargılandı'Paylaş
Başbuğ tutuksuz yargılanabilecekken tutuklanarak ilk yorum hatasını yapmıştı mahkeme. Delilleri karartması veya yurt dışına çıkması mümkün olmadığı halde tutuklu yargılandı'Paylaş
İSTANBUL -Yeni Şafak gazetesi yazarı Yaşar Taşkın Koç, karar duruşması dün görülen Ergenekon davasında İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen kararlarda "cezalarla filler arasında orantısızlık" olduğunu yazdı. "İlker Başbuğ konusundaki uygulama, tutum ve kararın kendisi açısından hiç kabul edilebilir olmadığını" ifade eden Koç, "Türkiye'nin Ergenekon gibi pek çok siyasal davayı taşımakta zorlanacağını" belirterek "Bu işin sonu genel affa varır, varmalıdır" dedi.
Yaşar Taşkın Koç'un Yeni Şafak'ta yayımlanan (6 Ağustos 2013) yazısı şöyle:
Bu işin sonu nereye varır?
Darbeler kötüdür.
Gerçekten kötüdür ama, öyle laf olsun diye değil.
Darbe demek zulüm, işkence, haksızlık, ölüm demektir.
İstisnasız hep öyle oldu.
Post-modern olanında bile zulüm saklanamaz derecede açıktır, bu zulmün hâlâ da sürmekte olan onlarca örneği var. En bilineni Salih Mirzabeyoğlu. 28 Şubat şartlarında yargılandı, idam cezasına çarptırıldı, cezası müebbete çevrildi ve 1998'den beri hapiste yatıyor.
Dahası, tutuklu ve hükümlü olduğu dönem boyunca uğradığı işkence, üzerinde uygulanan yöntemlerle ilgili iddialar bitmek bilmiyor.
Bugün 63 yaşında Mirzabeyoğlu ve bir 'kansız darbe'nin binlerce mağdurundan biri.
Bu yüzden darbeler gerçekten kötüdür; gerçekten çok kötülük yapmış çok kötülüğün sebebi olmuştur. Ülkemiz tarihi de kendi kişisel tanıklıklarımız da bunun hatıralarıyla dolu.
O yüzden, tarihte ilk defa darbelerle, darbecilerle hesaplaşılabiliyor olması; darbelerin önlenip bir daha da denenmesinin önüne geçecek önlemlerin alınması herkes için hayırlı olandır.
Dün açıklanan Ergenekon davasının yargılama kararlarına önce bu açıdan bakmak gerek.
Davanın bu kadar uzun sürmesi…
hakkında yargılama süresince onca iddianın ortaya atılmış olması…
yaş, meslek, tutum ve davranışa bakınca kimi mahkumiyetlerin alışık olmadığımız bir kalıp olması gibi nedenler kadar bu davanın darbeyle hesaplaşmada bir dönüm noktası ama en önemlisi bir ilk olmasının hissettirdikleri var.
Darbeciler işkence yapar; adam öldürür; idam eder; haksızlık yapar diyerek ve Mirzabeyoğlu'nun durumunu örnek göstererek Ergenekon yargılamalarına yeni bir meşruiyet ve haklılık kazandırıyor değilim.
Amacım asla bu değil.
Her yargılamanın, hatta her toplu yargılamanın içinde her bireyin yargılanmasının ayrı, özel ve biricik olduğuna inanıyorum.
O yüzden hayatın her alanıyla ilgili olarak; bundan önce yaşananlar bugün yaşananlara veya yarın yaşanacaklara emsal teşkil etmez benim açımdan.
Hele insanların hayatları, özgürlükleri söz konusuysa asla kıyas yapmam, yapılmasını da savunmam.
Ergenekon davasının Türkiye'de, acılarını çok çektiğimiz darbelerin ve türevlerinin önünü alacak bir dava olmasını içtenlikle dilerim. Yoksa o davada şu şahsın aldığı ceza veya bu kişinin yatacağı yıl ne kişisel ne ahlaki olarak taraf olabileceğim bir şey değil.
Bütün bunlara rağmen mahkeme birden fazla eleştirilecek icraata da imza attı.
Bu kadar uzun sürmesi ve biraz 'ne bulsa içine atıyor' dedirtecek şekilde davayı genişletmesi yanlıştı.
Kararların açıklanacağı gün ailelerinden kimseyi salona almaması da büyük haksızlıktı.
İnsan babasının, kardeşinin, oğlunun belki beraat belki müebbet alacağı gün orada olmak istemez mi?
Her sanık için en azından aileden birinci derecede bir yakının bulunmasını sağlamak mahkemenin göreviydi, mahkeme bunu yapmadı.
Çok tipik ve somut örnek olduğu için adını da belirterek İlker Başbuğ konusundaki uygulama, tutum ve kararının da benim açımdan hiç kabul edilebilir olmadığını söylemem şart.
Başbuğ rahatlıkla tutuksuz yargılanabilecekken tutuklanarak ilk yorum hatasını yapmıştı mahkeme. Delilleri karartmak ve yurt dışına çıkmak gibi tutukluluğu gerektiren iki fiili de gerçekleştirmesi mümkün olmadığı halde eski Genelkurmay Başkanı tutuklu yargılandı.
Ve karar açıklandığında müebbet cezası aldığını gördük.
Daha kimler var Başbuğ durumunda, cezalarıyla fiilleri arasında orantısızlık olan, bilmiyorum. Ergenekon ve benzeri davalar baştan beri uzmanlık alanım olmadı ama artık madem kararlar açıklandı: ilgili gazeteciler, muhabir arkadaşlar değerlendirme yapınca başka hatalar, haksızlıklar var mı anlayacağız.
***
Peki, yazının başlığına bir cevap oldu mu?
Hayır…
Sorunun cevabını şimdi vereyim o zaman: Sadece Ergenekon ya da Balyoz değil; Türkiye'nin çok fazla siyasal davası var ve yenileri de ekleniyor. Ve bu ülke bir müddet sonra hem bunları taşımakta zorlanacağı hem kendi içinde barış ve kardeşliği sağlama yolunda bir adım atacağı zaman bu yargılamalar ve sonuçları da göz önüne alınmalıdır.
Bu işin sonu genel affa varır, varmalıdır.