İşte medyanın halktan sakladığı gerçekler
ABD’nin piyasalara artık yeni dolar basıp sürmeyeceği beklentisiyle başlayan, Erdoğan’ın Gezi Parkı olaylarındaki dayatmaları, inadı, tehditleriyle büyüyen yabancı sermaye çıkışının ekonomide yarattığı krizi bütün medya ya korkusundan ya da yandaşlık ilişkisinden ötürü görmezden gelmeyi sürdürürken, üç aylık süre içinde borsanın tam 174 milyar TL eridiği bildirildi. Dövizle borçlanan şirketlerin kur artışı nedeniyle tam 31 milyar lira kayba uğradığı kaydedildi.
CHP’nin Ekonomi Politikaları Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak’ın koordinasyonunda hazırladığı 69. Ekonomik Görünüm Raporu’nda küresel ekonomideki çalkantılar ışığında Türkiye ekonomisinin performansını değerlendirildi.
BORSA ŞİRKETLERİNE BÜYÜK DARBE
Raporda, ABD Merkez Bankası’nın 22 Mayıs 2013 tarihinde yaptığı “parasal genişlemenin sonuna gelindiği” açıklamasının ardından başlayan yeni dönemin Türkiye gibi yüksek tasarruf açığı ve cari açığı olan ülkeleri derinden etkilediği, hataların üzerini “sıcak para şalı” ile örten ekonomilerin yeni dönemde hatalarını saklayamaz hale geldiği kaydedildi. OECD ve Dünya Bankası başta olmak üzere pek çok uluslararası kuruluş ile finansal kurumun yeni küresel iklimde en kırılgan ekonomiler listesinin başında Türkiye’yi saydığının hatırlatıldığı raporda, bu değerlendirmeleri doğrular şekilde borsası en çok değer kaybeden ülkenin Türkiye olduğu belirtildi. Borsa İstanbul’da 22 Mayıs’tan bu yana yüzde 30’a yakın düştüğü, aynı dönemde borsa şirketlerinin piyasa değerinin 174 milyar TL eriyerek 483 milyar TL’ye indiği kaydedildi.
REZERVLER 2 AYDA 8.7 MİLYAR DOLAR ERİDİ
CHP’nin raporunda, aynı dönemde TL’nin dolar karşısında en çok değer yitiren dördüncü para birimi olduğu, Merkez Bankası’nın yoğun müdahalesine rağmen dolar kurunun rekor kırarak 2 TL’yi aştığı belirtilerek, “11 Haziran tarihinde doğrudan döviz satım ihalelerine başlayan TCMB, bu süre zarfında piyasalara 8.7 milyar dolar satmış, ihalelere gelen teklif ise bunun iki katı olmuştur. Döviz talebinin, döviz arzını aşması ile beraber dolar kuru Merkez Bankası müdahalelerine rağmen yükselmeye devam etmiştir” değerlendirmesinde bulunuldu.
Raporun “İleriye Yönelik Riskler” başlıklı bölümünde ise son dönemde ekonomide yaşanan gelişmelerin önümüzdeki dönemde özellikle iki kesimin sıkıntılarının artacağı belirtilerek, şu değerlendirmelere yer verildi:
“DOLAR BORCU OLAN ŞİRKETLER YANDI”
“Bunlardan ilki yüksek döviz açık pozisyonu taşıyan şirketlerimizdir. 22 Mayıs’tan bu yana TL’nin dolar karşısında 20 kuruşluk değer yitirmesi, reel sektörde faaliyet gösteren şirketlerin kur farkından toplam 31 milyar TL zarar ettiğini göstermektedir. Özellikle döviz geliri sınırlı, buna karşın döviz borcu yüksek şirketlerimizin kurdaki dalgalanmadan olumsuz etkilenmemesi mümkün değildir. Nitekim sanayicilerimizden gelen yoğun şikâyetler döviz kurunun mevcut düzeyinden duyulan rahatsızlığı gözler önüne sermektedir.
“VATANDAŞA MALİYETİ NE OLACAK?”
“Yaşanan dalgalanmadan olumsuz etkilenecek bir diğer kesim ise hane halkı yani ailelerimizdir. 22 Mayıs’tan bu yana yaşanan çalkantılar para ve sermaye piyasalarını etkilemiştir. Bunun kısa ve orta dönemde büyüme ve işsizlik cinsinden reel maliyetlerinin ne olacağı henüz belli değildir. Kuşkusuz söz konusu çalkantıların süre ve derinliği ekonominin katlanacağı reel maliyetlerin boyutunu da belirleyecektir.”
“YÜZDE 3 BÜYÜME FİİLEN KRİZ DEMEK”
CHP’nin raporunda bu yıl büyümenin yüzde 3’ün hemen üzerinde beklendiği, hükümetin de piyasaları buna hazırlamaya çalıştığı belirtilerek, “Geçtiğimiz yıl yaşanan yüzde 2.2’lik büyümenin üstüne, bu yıl da yüzde 3’lük bir büyüme Türkiye ekonomisinin fiilen bir krizin içine sıkıştığı anlamına gelmektedir” denildi. Büyümedeki düşüşün işsizliğin fitilini ateşleyeceğinin, bunun da zaten borçlu halde olan vatandaşları daha da sıkıştıracağının ifade edildiği raporda, bu sıkıntılı durumun derinleşmesi durumunda finans kesiminin de olumsuz etkilenmesinin kaçınılmaz olduğu belirtildi.
“MERKEZ BANKASI’NIN SİLAHINI BAŞBAKAN ALDI”
CHP’nin ekonomi raporunun “Ne yapmalı?” başlıklı bölümünde ise Hükümetin ekonomiye ideolojik bakış açısının, yaşanan çalkantılar karşısında bürokrasinin tedbir almak için kullanacağı manevra alanını daralttığı belirtilerek, Merkez Bankası’yla ilgili olarak da şu eleştiriye yer verildi:
“Tek kolu bağlanmış bir para politikası ile küresel çalkantılardan çıkılamaz. Merkez Bankası’nın araç setindeki en önemli silah Başbakan’ın talimatı ile bankanın elinden alınmıştır.”
AKP BU ÖNERİLERE KULAK VERSE İYİ OLUR
Raporda, küresel ekonomideki çalkantıların gecikmeyle de olsa reel sektöre ve ailelerin bilançolarına da taşınacağının kaydedildi. Ardından da AKP'nin ne bakanlarının akıl edemediği, ne danışmanlarının aklına gelmeyen, yandaş ya da korkak medya kuruluşlarının cesaret edemeyeceği, halkın ve ülkenin çıkarları için dikkate alınması gereken şu önerilerde bulunuldu:
- Hükümet ve Başbakan ekonomi yönetiminde gerekli özeni göstermemekte, ülkemizin risk primini artıracak her türlü eylem ve işlemde bulunmaktadır. Başbakan’ın iç siyasette kutuplaştırıcı, dış siyasette sekter söylemleri Türkiye’ye yönelik risk algısını giderek artırmaktadır. Öncelikli olarak Hükümet ve Başbakan’ın söylemlerinde daha özenli olmasında ülke menfaatleri açısından büyük yarar bulunmaktadır.
- Özellikle reel sektörde yüksek döviz açık pozisyonu bulunan şirket ve sektörler derhal belirlenmelidir. Bu şirket ve sektörlerin yurtiçi bankacılık sistemine olan riskleri tespit edilmeli ve sistemik önemi olan şirketlerde sıkıntı bulunması durumunda, krizin olası bir yayılma etkisine karşı, BDDK mikro tedbirler almaya başlamalıdır.
- Özellikle son dönemde konut sektöründe arz fazlası ve balonlar oluştuğuna yönelik duyumlar artmaktadır. Hükümet bu durumları ciddiye almalı, konut sektöründe oluştuğu iddia edilen bu balonlara karşı derhal tedbirlerini almalıdır. Özellikle döviz cinsiden finansman kullanan firmalar var ise bunlar derhal belirlenmelidir.
- Merkez bankasının Eximbank eliyle kullandırdığı ihracat reeskont kredi limitlerinin 11 milyar dolara çıkarılması olumludur. Özellikle küresel çalkantıya kapasite genişletici yatırım yaparak yakalanmış dış ticarete açık sektörlerimizin elini rahatlatacak başka finansman imkânları da derhal araştırılmalıdır.
- İşçinin, işin ve istihdamın korunmasının önem kazandığı bir dönemden geçilmektedir. İşsizlik sigortası fonu ve bütçe imkânlarının bu gerçek ışığında kullanılmasına özen gösterilmelidir. Hükümetin İşsizlik sigortasının imkânlarını yerel seçimlere yönelik kullanma girişimlerine derhal son verilmelidir.