Emperyalizmin Kimyasal Silahlarla ilgili Kirli Tarihi

Emperyalizmin Kimyasal Silahlarla ilgili Kirli Tarihi

ABD ve müttefikleri, çok uzun zamandır biyolojik ve kimyasal silahların üretilmesi suçuna ortak olmalarına rağmen, diğer ülkeleri yine bu silahlara sahip oldukları ve kullandıkları iddiasıyla hedef alıyorlar.

Okuyacağınız bu parçalı kronoloji, biyokimyasal silahların ve dış politikaların eleştirel bir incelemesi ve analizi için başlangıç noktası görevi görmek üzere hazırlandı.
 
1907: Lahey Sözleşmesi ile kimyasal silahlar yasadışı ilan edildi, ABD katılmadı.
 
1914-18: I. Dünya Savaşı başladı, Almanlar İkinci Ypres Muharebesi esnasında klor gazını devreye soktu. Hardal gazı ve klor gazı gibi zehirli gazlar, iki taraftan toplam 85 bin kişinin ölümüne, 1 milyon 200 bin kişinin de yaralanmasına sebep oldu.
 
1919-21: Rusya iç savaşında Bolşevikler tarafından muhaliflere karşı, İngiliz Hava Kuvvetleri tarafından da Bolşeviklere karşı zehirli gaz kullanıldı.
 
1928: Milletler Cemiyeti’nin (ilk kez 1925 yılında imzalanan) Cenevre Protokolü ile gaz ve bakteriyolojik savaş yasaklandı, protokolü onaylayan ülkelerden çoğu, yalnızca bu tür silahların ilk kez kullanımını yasakladı.
 
1935: İtalya hardal gazı kullanarak Habeşistan (Etiyopya) fethine başladı.
 
İkinci dünya savaşı dönemi
1937: Japonya, Çin’e saldırdı, Çin’i fethetmek için büyük ölçüde kimyasal silahlar kullandı ve vebalı pireler gibi biyolojik silahlar kullandı.
 
1939: İkinci Dünya Savaşı başladı, iki taraf da misliyle karşılık korkusuyla geniş ölçekli saldırılarda biyokimyasal silahlar kullanmamaya karar verdi.
 
1942: Alman güçlerinin Kırım’daki Kerç Savaşı esnasında tünellerdeki Sovyet direnişçilerine karşı zehirli gaz kullanmış olabileceği gündeme geldi.
 
1943: Almanların İtalya Bari’deki hava akını esnasında hasar gören ABD gemisinden sızan hardal gazı, bin kişinin ölümüne sebep oldu.
 
1945: Toplama kampları boşaltıldığında, kamplarda kalanlar Almanların sivillerin ortadan kaldırılması için Zyklon-B kullandıklarını bildirdi. Japon ordusunun savaş esirlerine biyolojik saldırılarda bulundukları ve 3 bin kişiyi öldürdükleri öğrenildi. ABD bilgi karşılığında savaş suçları mahkemesindeki memurlarını savundu. Sovyetler Postdam’daki sinir gazı tesisini ele geçirdi. Naziler, müttefiklerin savunmasına sahip olmadığı sinir gazı stoklarına sahipti ve aynı zamanda kan zehirleyici kimyasal savaş maddeleri üzerinde çalışıyorlardı.
 
Savaş sonrası
1947: ABD’nin biyolojik savaş silahlarına sahip olduğu öğrenildi, Başkan Truman, Cenevre Protokolü’nü Senato görüşmelerinden çekti.
 
1949: ABD, Sovyetlerin Japonya’ya yönelik biyolojik savaş hazırlığı ithamlarını “propaganda” olarak niteledi. Ordu, ABD şehirlerinde biyolojik silahları gizlice test etmeye başladı.
 
1952: Teksas’ta çalışmakta olan Alman kimyasal silah araştırmacısı Walter Schreiber’ın, toplama kampı deneylerinin faillerinden biri olduğu ortaya çıktı ve Arjantin’e kaçtı.
 
1956: Ordu kılavuzu açıkça biyokimyasal savaş silahlarının yasaklı olmadığını belirtti. Gerald Ford, ABD’ye kimyasal silahlarda askeri “ilk saldırı” yetkisini verecek politika değişikliğini kazandı.
 
1961: Kennedy yönetimi 75 milyon dolarlık harcamayı 330 milyon dolara çıkararak kimyasal silahları artırmaya başladı.
 
Vietnam ve Küba’ya kimyasal tehdit
1962: Küba’daki füze krizi esnasında ABD uçaklarına kimyasal silahlar yüklendi.
 
1966: Ordu, New York altgeçit sisteminde biyolojik savaş malzemelerini denedi.
 
1968: Pentagon, kimyasal silahların “etkililiğini” göstermek için bazı eylemciler üzerinde mühimmatının bir kısmını kullanmayı talep etti. Tümgeneral J.B. Medaris, “Sivil olaylarda gaz kullanarak iki amacı birden yerine getirmiş oluyoruz: Hem kalabalıkları kontrol altına almak hem de insanları gaz konusunda eğitmek” dedi.
 
1969: Utah’daki kimyasal silah kazası, binlerce koyunu öldürdü; Başkan Nixon, ABD’nin kimyasal silah üretimi ve biyolojik silaha sahip olma konusundaki borç erteleme hakkını açıkladı. BM Genel Konseyi, savaşlarda bitki öldürücülerin ve göz yaşartıcı gazın kullanımını yasakladı, karşı çıkan üç oydan biri ABD’nin oldu. ABD güçleri Vietnam’daki gerilla tünellerinde göz yaşartıcı gazla ölümlere sebep oldu ve kapsamlı bir biçimde napalm (vücuda yapışan jöleli benzin) kullandı.
 
1971: ABD Agent Orange gibi, yılda 600 bin kişiyi beslemeye yetecek Güney Vietnam tarlalarının en az yüzde altısını öldüren bitki öldürücülerin doğrudan kullanımına son verdi. Hastalıklar ve hastalıklı doğumlar, Vietnamlı sivilleri ve ABD gazilerini etkiledi. Beyaz fosfor bombaları da yine Güney Vietnamlı muhaliflere karşı kullanıldı. ABD istihbaratı Castro karşıtı Kübalı paramiliter gruba domuz gribi virüsü verdi, grup bu virüsü Küba’nın güney kıyısına yaydı.
 
1972: Küba, CIA’i 500 bin domuzun ölümüne sebep olan domuz gribi virüsünü yaymakla suçladı.
 
1974: ABD, sonunda 1928 Cenevre Protokolü’nü kabul etti.
 
1980 sonrası dönem
1980: ABD istihbarat memurları Sovyetler’in Afganistan’da kimyasal silah kullandığını iddia etti ancak iddianın doğrulanamadığını kabul etti. Kongre PineBluff, Arkansas’da sinir gazı tesisini kabul etti. Irak ABD’nin ezeli düşmanı İran’a karşı 8 yıllık bir savaş başlattı, iki taraf da savaşta kimyasal silahlar kullandı.
 
1981: ABD, Vietnam ve müttefiklerini Laos ve Kamboçya’da mikotoksin (mantar zehiri) kullanmakla suçladı. Bazı mülteciler Loas’da bu gaza maruz kalındığını bildirdi.
 
1984: BM Irak’ın sınır hattındaki İran “insan dalgası” saldırılarına karşı hardal ve sinir gazı kullandığını, 100 bin İranlının ölümüne sebep olduğunu doğruladı. Dışişleri Bakanlığı kınama yayınladı, buna rağmen Irak ile diplomatik ilişkilerini yeniledi ve Irak’a yönelik BM müdahalesine karşı çıktı. Başkan Reagan yarım milyondan fazla yenilenmiş M55 roketi sipariş etti, bu roketler VX gazının yanı sıra yüksek verimli patlayıcılar içeriyordu. (Ordu daha sonra bu roketlerin birçoğunun sağlam olmadığını ve sinir gazı sızıntısı yarattığını belirtti.)
 
1985: ABD biyolojik silahların açık havada test edilmesine yeniden başladı. ABD’li firmalar Irak’a dört yıl boyunca çok sayıda biyolojik silah tedarik etti (1994 tarihli bir Senato raporuna göre).
 
1986: ABD biyolojik silahların açık havada test edilmesine yeniden başladı.
 
1987: Senato kimyasal silahların üretimine yeniden başlanmasını üç oyla engelledi; Başkan Yardımcısı Bush yeniden başlamak için bu üç oyu da yok etti.
 
Irak’a karşı kimyasal silah kullanımı
1988: Irak, Halepçe’de azınlık Kürt muhaliflerine ve sivillere karşı kimyasal silah kullandı, en az 5 bin kişinin ölümüne sebep oldu. ABD Irak’a tarım kredilerini sürdürdü, Başkan Reagan Irak’a yönelik kongre kısıtlamalarını engelledi.
 
1989: 149 milletin katıldığı Paris konferansı kimyasal silahları kınadı, Cenevre anlaşması görüşmelerinden hızla yasaklanma kararı çıkmasını talep etti, ABD’nin anlaşmanın imzalanmasından sonra bile zehirli gaz üretimi planları yaptığı ortaya çıktı.
 
1991: ABD ve Koalisyon güçleri Kuveyt’i ve Irak’ı Körfez Savaşı sırasında işgal etti. Irak’ta en az 28 biyokimyasal üretim veya depolama sahası olduğu iddia edilen yer Körfez Savaşı esnasında bombalandı. Çekoslovak kimyasal savaş ünitesi Irak kimyasal silah tesislerine yapılan hava saldırılarının ardından sarin sinir gazı tespit etti. Mısırlı doktorlar Irak içerisinde “tuhaf hastalıkların” baş gösterdiğini belirtti. Savaş sonrasında, askerler Irak’ın kimyasal silah depolama tesislerini yok etmek için patlayıcılar kullandı.
 
1992: ABD ve koalisyon, Körfez Savaşı gazilerinin sağlık sorunları yaşamaya başladığı yönünde raporlar yoğunlaştı, çeşitli belirtilere rastlandığını ve bu belirtilerin tamamının Körfez Savaşı Sendromu olarak adlandırıldığı belirtildi. BM yaptırımları Irak içindeki sivil sağlık krizini artırdı, benzer belirtilerin tanımlanması zorlaştı.
 
1993: Başkan Clinton Irak tesislerine karşı kesintisiz bombalama ve füze saldırılarına devam etti, BM müfettişleri Irak’ın silahlarını ortadan kaldırmak için programı hızlandırdı. Daha sonradan onayı Senato’da bozulsa da, ABD, BM Kimyasal Silahlar Anlaşması’nı imzaladı.
 
1996: Körfez Savaşı sendromunun kongre görüşmeleri, diğer olası sebeplerdense Irak’ın depolama tesislerinin yok edilmesine odaklandı ve Iraklılar üzerindeki belirtilerin uluslararası düzeyde incelenmesi çağrısında bulunmadı. CIA incelemesi ABD’nin kimyasal silah sahalarını bombalamasının halka zarar vermediğini öne sürdü.
 
1997: Küba, ABD’yi ekinlere biyolojik madde sıkmakla suçladı. Irak BM inceleme ekiplerindeki, Amerikalılar olmadan çalışmaya devam etme izni olan ABD vatandaşlarını sınır dışı etti ancak onlarla birlikte tüm müfettişleri de sınır dışına çıkardı. ABD askeri müdahale için ayaklandı. Senato kararı, “Başkan ulusal güvenlik sebebiyle herhangi bir tesisin incelenmesi talebini reddedebilir” hükmüyle Kimyasal Silahlar Anlaşması’nı uyguladı.
 
1998: Clinton, Irak’ta biyokimyasal silah sahası olduğu iddia edilen yerleri bombaladı. ABD Sudan’daki sinir gazı ürettiğini iddia ettiği ecza tesisine füze saldırısı gerçekleştirdi. Bu iddia uluslararası toplumun büyük kesimi tarafından tartışıldı.
 
1999: NATO Kosova Krizi’nde Yugoslavya’yı bombaladı. NATO bombaları Pancevo’da bir Sırp petrokimya tesisini vurdu.
 
2000’ler
2000: Federal yetkililerinin gerçekleştirdiği “Acil durum Tatbikatı”nda, birbirinden uzak üç metropol bölgesinde simülasyonu yapılan kimyasal, biyolojik ve nükleer saldırılarla baş edilemedi.
 
2001: ABD, Biyolojik ve Zehirli Silahlar Konvansiyonu’nun (BTWC) ilk turunda çekilerek biyolojik silahlara karşı küresel çapta önlem girişimlerini baltaladı. 11 Eylül saldırıları öncesinde, posta yoluyla çeşitli politikacılara ve medya mensuplarına gönderilen şarbon, maruz kalmaya bağlı enfeksiyonlara ve en az 5 ölüme neden oldu.
 
2003: BM gözlemcileri, Irak’ın balistik füze menzili limit ihlallerine ve füzeleri imha ettiklerine dair deliller buldu. Bush yönetimi, BM denetiminin kapsamından tatmin olmamıştı. ABD ve İngiltere’nin Irak’ı işgalinden hemen önce, BM gözlemcilerine ülkeyi terk etme talimatını verdi. İşgal sonrasında, ABD’nin kitle imha silahları bulacağı iddiaları asılsız kaldı. BM Güvenlik Konseyi üyesi olan Suriye’nin kitle imha silahlarından arındırılmış bölge oluşturma önerisi ABD tarafından reddedildi.
 
Felluce’de beyaz fosfor saldırısı
2004: ABD kuvvetleri, ilk Felluce çarpışması sırasında normalde gökyüzünü aydınlatmak için kullanılan beyaz fosfor takviyeli havan toplarını Iraklı direnişçilere karşı kundaklama amaçlı kullanarak çok sayıda sivilin yaralanmasına ve ölmesine neden oldu. Pentagon ancak 2013’te beyaz fosforu Felluce’de silah olarak kullandığını itiraf etti. Anniston, Alabama’da çevre politikasına karşı düzenlenen protestolarda, kimyasal silahların insan bulunan bölgede kullanımı protesto edildi.
 
2007: Mezopotamya’da El Kaide Irak iç savaşı sırasında klor gazıyla tankları vurdu. Ukrayna’da beyaz fosfor yüklü trenin raydan çıkmasıyla 90 kilometrekarelik alan kirlendi.
 
2008: İsrail, Gazze Şeridi’nde Filistinlilere karşı üç hafta devam eden savaşında beyaz fosfor takviyeli mermiler kullandı. 2001 yılında şarbon saldırılarından sorumlu olduğu düşünülen ABD hükümeti çalışanı intihar etti.
 
2009: Taliban ve ABD kuvvetleri, birbirini beyaz fosforu silah olarak kullanmakla suçladı. Yemen’deki isyancılar, Suudi savaş uçaklarının beyaz fosfor attığını iddia etti.
 
2011: Bazı haber kaynakları, Libya’daki NATO kuvvetlerinin beyaz fosfor kullandığını bildirdi. Ürdün’de dört milis politikacılara, medya mensuplarına ve bürokratlara risinle saldırı düzenleme planları iddiasıyla tutuklandı.
 
2012: İsrail, Gazze şehrindeki Birleşmiş Milletler Filistinli mültecilere Yardım tesisine fosfor attı ve bir sonraki yıl da fosfor takviyeli silah kullanmayacağını duyurdu.
 
Suriye’de kimyasal iddiası
2013: İngiltere sarin gazı yapımında kullanılabilecek kimyasalların Suriye’ye ihracatı için lisans verdi. Temmuz ayında Suriye’ye karşı sesler yükselmeye başladığında lisanslar iptal edildi. Suriye hükümeti ve isyancılar, birbirlerini Nisan ve Ağustos aylarında sarin gazı kullanmakla suçluyorlar. Guta bölgesinde Ağustos ayında 355 kişinin sarin gazı saldırısında öldüğü bildirildi. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Suriye hükümetini bin 429 Suriyelinin ölümünden sorumlu olmakla suçladı. İngiltere Suriye’ye askeri müdahaleye destek vermeyi reddederken Fransa, Türkiye, Suudi Arabistan ve İsrail ABD’nin askeri müdahalesine destek verdi.