Dinci siyaset vatandaşı acımadan kurban ediyor...
Nurten AKYAZILILAR
Danimarka’da, devletin bağış yaptığı bir kuruluşta ‘lüks bir harcama’ yapılmış. Kalkınma Bakanı Bach, bürokratlarının hatası sonucu buna bilmeden onay vermiş. Sonuç şaşırtıcı: Bakan, geçen hafta istifa etti. Açıklamasında; “Onayladığım seyahat kurallarını görmem gerekirken bunu fark etmemem ciddi bir hata. Sorumluk tamamen bana ait, bu nedenle görevimden çekiliyorum” dedi. İstifa etmemesi durumunda bakanlığında başlatılacak soruşturma sonunda birçok kişinin görevine son verileceğini kaydeden Bach, bunu yapan bir bakan olarak anılmak istemediğini dolayısıyla bakanlık çalışanlarını korumak için istifasının doğru karar olduğunu belirtti.
Radikal Parti Genel Başkanı ve Ekonomi Bakanı Margrethe Vestager’in ise hükümetin en çalışkan bakanlarından birinin bu duruma düşürülmesine kızgın olduğu kaydedilmekte.
Dışişleri Bakanlığı en üst düzey bürokratı Bakanlık Sekreteri Ulrik Vestergaard ise Bach’ın yanlış bilgilendirilmesinin kendi sorumluluğu alanında olduğunu kabul ediyor.
Ancak yine de Kalkınma Bakanlığı’nda, ‘Bach’ın katıldığı toplantıda onaylanan seyahat kurallarının kendisine neden daha önceden bürokratları tarafından bildirilmediği’ yönünde araştırma başlatılmış.
Ülkemize ne kadar uzak değil mi, bu yaşananlar? Yani bilmeden lüks seyahat harcamaya onay sonucu bir Bakan, istifa ediyor. İlgili üst düzey bürokrat, yaptığı hatayı sahipleniyor.
Bakanlıkta bu işlem için soruşturma açılıyor.
Pamukova Tren Kazası, ölümcül sonuçları olan siyasi bir kaza mıydı?
Bu olay bana 2004 yılında yaşanan ‘Pamukova Tren Kazası’nı anımsattı. Bu kazada, 230 yolcunun 41’i ölmüş, 89’u yaralanmıştı. Kaza, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları bünyesinde sürmekte olan özelleştirilme süreci ve yeni hayata geçirilen hızlı tren projesinin ilk adımında oldu. Yolcu sayısı en yoğun hat olan Ankara-İstanbul tren hattında ‘hızlı tren’ uygulamasına ‘yetersiz altyapıya rağmen aceleyle yapılan geçiş’ yüzünden kazanın meydana geldiği konuşulmuştu. Bu olayı anımsadım çünkü kazadan sonra dönemin Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, yoğun kamuoyu tepkisine rağmen istifa etmemiş ve görevinden alınmamıştı.
Kazanın detayını hatırlayalım:
Prof.Dr. Sıddık Binboğa Yarman başkanlığında oluşturulan Bilim Kurulu raporuna göre kaza; trenin dönemece hızla girmesiyle gerçekleşmişti. Fakat aynı raporda, kaza mahallinde makinistler için uyarıcı işaret ve tabela bulunmadığı, toplam yolculuk için verilen 5 saat 15 dakikanın yeterli olmadığı ve uygun olmayan altyapının kazaya etken olduğu da belirtilmişti.
Hukuk, gukuk oldu durumu:
41 kişinin ölümüne, 89 kişinin yaralanmasına 230 yolcunun ailelerinde travmalara neden olan bu kazanın suçluları, makinistler oldu. Sakarya 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada 1. makinist Fikret Karabulut, 2 yıl 6 ay hapis ve 100 YTL para cezasına, 2. makinist Recep Sönmez, 1 yıl 3 ay hapis ile 333 YTL para cezasına çarptırıldı. Tren Şefi Köksal Coşkun, beraat etti.
Cumhuriyet Savcılığının TCDD Genel Müdürü Süleyman Karaman hakkında soruşturma açılması talebi, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım tarafından reddedildi.
TCDD’nin 4/8 oranında suçlu bulunmasına rağmen yöneticilerin adalet önüne çıkartılmadığı vurgulandı.
4/8 kusurunun kime ait olduğu belirlenemeden dava zamanaşımına uğratıldı.
Olay yerinde kaza delillerinin karartıldığı iddia edildi.
Ortaya çıkan yeni delillere rağmen yeni soruşturmaların başlatılmadığına dikkat çekildi.
Kazadan önce yetkili kurumların yaptığı teknik uyarıların dikkate alınmadığı hatırlatıldı.
Neticede; “Hızlandırılmış Tren Kazası” sonrasında açılan kamu davası, 7.5 yıllık zaman aşımının 22 Ocak’ta dolması nedeniyle 7 Şubat 2012 tarihli duruşmasında düşürüldü.
Davaya katılan Kamu Çalışanları Sendikası avukatı Salih İkizler, makinistlerin tek hatasının bu şartlarda treni kullanmama konusunda ısrar etmemeleri olduğunu vurgulayarak; “Tren konusu işletmecilik hatalarıyla doluydu. O kazadan sonra hızlandırılmış tren taşımacılığı sona erdi. Yani idare kendi kusurundan geri döndü” diyor! Açıklamasının devamında, bunun siyasi bir karar olduğuna dikkat çekerek; “O zaman İstanbul Teknik Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi’ndeki bilim adamlarının raporları vardı. ‘Burada hızlandırılmış tren taşımacılığı mümkün değildir’ diye. Buna rağmen devam ettiler” dedi.
Dikkat: Hızlı Tren Kazası benzeri Marmaray’da olabilir!
Benzer durumlar son olarak Marmaray’da yaşandı. Açılışı, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı gününe yetişsin diye uzmanların her tür uyarısına rağmen eksik ve hatalarıyla açıldı. Şimdi “su sızıntısı” iddiaları ve bir makinistin mesai sonrası öldüğü konuşuluyor. Ümit edelim ki vatandaşın canı yanmasın…
“Yerli malı” olsun derken ithal edilen silah ihalesi soruşturması açıldı mı?
Doğu ve Güneydoğu kırsalında operasyonlara çıkan polis özel harekât timlerinin kullanması için EGM, 50 termal gözetleme kamera satın alınması kapsamında İkmal ve Bakım Dairesi Başkanlığı aracılığıyla 2012'de ihaleye çıkıyor. Ancak süreçte usulsüzlükler yaşanmış. Durum, dönemin İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’e mektupla ihbar edilmiş. İddialar, Bakan’ın talimatıyla incelemeye alınmış ve görülmüş ki bütün bu usulsüzlüklerin dışında bir de ithalatçı firmaya fazla ödeme yapılarak kameralar satın alınmış! Müfettişler, aralarında Bakanlık ve EGM üst yöneticilerinin de yer aldığı bazı isimlerle birlikte EGM İkmal ve Bakım Dairesi yönetimi hakkında soruşturma açılması talebiyle rapor düzenlemişler; bu raporla ilgili son kararı, İçişleri Bakanı Şahin verecekti. Konuya dair soruşturma açıldı mı bilemiyorum ama İçişleri Bakanı, değişti… (x)
Uçak düştü; ölen pilotlar suçlu ilan edildi
5’i önemli fizikçi olan 50 yolcu ve 7 mürettebatından kurtulanın olmadığı 30 Kasım 2007’de Isparta’da düşen Atlasjet uçağının da faturası pilotlara kesildi…
Afyon cephaneliği patladı; suçlusu?
5 Eylül 2012 tarihinde Afyonkarahisar'da 25 askerin şehit olduğu, 8'i asker 11 kişinin yaralandığı mühimmat deposu patlamasına da ‘kaza’ denildi. Vakayı, kamuoyuna açıklayan, Orman ve Su İşleri Bakanı oldu! Olayın Eskişehir'de görülen ikinci duruşmasında, mahkeme heyeti ‘tarafsız olarak mahkemeyi devam ettiremeyecekleri’ gerekçesi ile davadan çekilme kararı aldı. Davanın 4. duruşması, hali hazırda 3 Aralık gününe ertelendi…
Tarih kül ediliyor
102 yıllık Haydarpaşa Gar Binası’nda meydana gelen yangın soruşturması neticesine göre suçlu; kalorifer borusundan sızan suyu engellemek için yapılan lehim işlemi sırasında kullanılan pürmüzün, izolasyon malzemelerini tutuşturması... 4 kişilik bilirkişi heyeti raporunda, TCDD yetkilileriyle, yangına müdahale eden itfaiye ekibinin de kusurlu olduğuna ilişkin görüş bildirildiği öğrenilmişti. Bu kişilerin kamu görevlisi olması ve haklarında soruşturma açılması için izin alınması gerektiği, bu nedenle de dosyalarının ayrıldığı bildirildi.
Haydarpaşa Garı’nın tamiratı sırasında çatıda çıkan yangın nedeniyle ‘taksirle yangına sebebiyet vermek’ ve ‘genel güvenliğin taksirle tehlikeye sokulması’ suçlamasıyla TCDD mühendisleri ve işçilerin de aralarında olduğu 6 kişiye 1 yıla kadar hapis cezası istemiyle açılan davanın 6. Duruşması, 2 gün önce görüldü. ‘Olay tarihinde binada yapılan tadilat ile ilgili görevli kontrol mühendisinin kim olduğu hususunun TCDD 1.Bölge Müdürlüğü’ne sorulmasına’ karar verilerek duruşması yine ertelendi!..
Sınav sistemi çöktü
Yine mesela bugün, “Öğretmenler Günü” dolayısıyla eğitim alanından örnekleyelim: Muhtelif öğrenci seçme ve yerleştirme ile kamu personeli sınavlarında binlerce insanın geleceğini ilgilendiren hatalar, arka arkaya yapıldı. Utanmak yok, istifa yok, ceza yok…
Hukuk herkese lazım
Bilmeden lüks bir seyahat harcamasına mahal vermekten bir Bakan istifa ediyorsa ve bürokratları da bu suçu üstleniyorsa işte bunun adı medeniyettir, hukuktur…
Milletimize sesleniyorum: Hükümetler istediği kadar “Medeniyetler arası ittifak” desin, dinler arası diyaloglar kursun; nafile…
İmam Hatip okullarını bitirmiş kadrolarla yapılansın, İlahiyat Fakültelerinden çıkmış bürokratlarla donansın; boş…
İçişleri Bakanı Muammer Güler’in; "Biz, bizi seven, bizimle beraber olan insanlara asla sıkıntı vermeyiz” ifadesi, yanlı kadrolaşma ve yapılanma kapsamında bir kapaktır.
İnsanlık, dinci yönetimlerle idare edilemez. Tarihte örneklerini pek çok kere gördük. Medeniyetler, günümüzde dinci kadrolaşmayla içi hızla boşaltılan “hukuk devleti” yapısında inşa esasına ve bunun için de olmazsa olmaz olan özü, yine dirhem dirhem oyulan “laikliğin” korunması temeline dayanır.
Son yıllarda vahim hatalar her alanda yapıldı ve fütursuzca halen yapılmakta çünkü hükümet, hiçbir olayda kendine ceza kesmiyor…
Can alıcı göz göre göre gelen kaza ve olayların neticesinde, muhalefetin TBMM’ye sunduğu soru önergeleri bile dikkate alınmıyor, geçiştirici yanıtlarla iade ediliyor.
Olaylar, gündem değiştirilerek millete unutturulmak isteniyor…
Açılan soruşturma ve mahkemeler, basında yeterli şekilde yer bulmuyor. Deliller karartılıyor. Zaman aşımına uğratılıyor. Kararlarda, vicdanlar sorgulanıyor.
Son Söz: “Adalet gücü bağımsız olmayan bir milletin, devlet halinde varlığı kabul olunmaz”. Mustafa Kemal Atatürk - 1920