BİNALİ YILDIRIM'DAN FLAŞ HAKAN FİDAN AÇIKLAMASI

BİNALİ YILDIRIM'DAN FLAŞ HAKAN FİDAN AÇIKLAMASI

Başarısız darbe kalkışması ardından belki de en çok konuşulan konu, girişimin Hakan Fidan tarafından Cumhurbaşkanı ve Başbakana neden geç bildirildiği konusuydu.

Başbakan Binali Yıldırım, CNN Türk Ankara Temsilcisi Hande Fırat’ın sunduğu Gündem Özel programında, önümüzdeki günlerde yeni bir Kanun Hükmünde Kararname (KHK) yayınlanacağını açıkladı. Yıldırım, darbe girişimi bilgisinin Milli İstihbarat Teşkilatı'na (MİT) 15 Temmuz günü saat 15.00'te geldiğini söylerken, " MİT Müsteşarı neden bize haber verilmediğinin cevabını veremedi" dedi. Binali Yıldırım'ın bu değerlendirmesi sonrası kulislerde MİT Müsteşarı hakan Fidan'ın görevden alınacağı yeniden konuşulmaya başlandı. İşte o yayından satır başları.

62 BİN KİŞİ İŞTEN ATILDI

Yıldırım, darbe girişimi sonrası görevden uzaklaştırılan sayısını 62 bin 10 kişi olarak açıkladı ve "Bunların 58 bin 611’i görevden uzaklaştırma, açığa alma. Memuriyete son verme değil. Görevden çıkarılan, ihraç edilen sayısı 3 bin 499. Ağırlıklı olarak darbeye katılan subaylar, astsubaylar, rütbeli rütbesiz, caniler" dedi.

Yıldırım, darbe girişimi sonrası görevden alınan öğretmenlerin okulların açılış zamanını etkileyip etkilemeyeceği konusunda, "Hayır, şu an için etkilemiyor" diye konuştu.

O KONUŞMADAN İLGİNÇ AYRINTILAR

KHK bugüne kadar 3 tane çıktı, bundan sonra da çıkacak. Önümüzdeki günlerde yeni bir KHK yayınlanacak, onunla ilgili hazırlık çalışmaları devam ediyor. Dahil olacak konular hususunda çalışılıyor, birkaç güne kadar toparlanmış olacak. 

Sayın Cumhurbaşkanımız ile görüşmemizde, terör hadiseleri ve YAŞ sonrasında malum jandarmada, TSK'da terfiler, tayinler oldu. O personel normalde diğer yıllarda hep 30 Ağustos'ta devir teslim yapılırdı ama bu sene hem şurayı öne aldık hem de görev yerlerine gitmeleri için 48 saat süre tanıdık. Yarın itibariyle bu süre tamamlanacak. Bütün atanan komutanlar görev yerlerine gidecekler ki zaafiyet oluşmasın.

'BU BİR SIR DEĞİL'

Yeni kararnamede istihbaratla ilgili çalışmalar yapılıyor. İstihbaratla ilgili sorunlarımız olduğu ortada, bu bir sır değil.

 O bakımdan istihbarat bir ülkenin güvenliği için geleceği için olmazsa olmaz öneme sahiptir. Bilgiye sahip olmazsanız, başınıza gelecek olaylara tedbir almakta geç kalırsınız. Bizim 15 Temmuz'da yaşadığımızın özeti budur. Yeterli istihbarat alınabilseydi, belki de bu mesele bu noktaya gelmeyebilirdi. Bunlar ayrı meseleler.

İstihbaratın yeniden yapılanması, iç ve dış tehditleri aynı anda ele alacak ve onlara yönelik operasyonel tedbirler içerebilecek, gelişmiş ülkelerin sahip oldukları bir istihbarat alt yapısı var tabii. Ama önemli olan buradaki koordinasyonsuzluğu ortadan kaldırıp, bilgi kirliliğine meydan vermeden, istihbaratın sağlıklı işlemesini sağlamak. İstihbaratın birçok yönü var.

Bir olay olduktan sonra olayla ilgili derinlendirme ve olayı aydınlatma için yapılan bir çalışma var. Bütün bunların kimin tarafından nasıl yapılacağı bu düzenlemede yer alacak. TİB'i de kapatacağız. TİB artık epey yıprandı. 17-25 Aralık sürecinde de TİB üzerinde FETÖ yoğun yapılanma yaptı. TİB'in yerine bir kuruluş gelmeyecek. TİB de istihbarat kuruluşlarına destek veren bir yapıydı. Bu yapı yeni kurulacak istihbarat sisteminde ele alınmış olacak. 

Kayıtlarıyla ilgili, süre gelen davalar var. Bunlarla ilgili araştırmalar yapıldı. Kapatılınca da orada kurumsal hafıza yok olmayacak. Onlar bir kenarda duracak. Herhangi bir hukuki delil ihtiyacı olunca oradan karşılanacak.

'MİT MÜSTEŞARI'NA SORDUM, BANA İZAH EDEMEDİ'

MİT’in Cumhurbaşkanlığı’na bağlanması gündemimizde olan bir şey.

Darbe girişimiyle ilgili Hakan Fidan'a neden haber vermediniz diye sordum, bana bunu izah edemedi.

Bizim için işlerin önceliği var. Büyük bir felaketin eşiğinden döndük. Bunları yaptıktan sonra, biz ne yanlış yaptık bütün bunların özeleştirisini tabii ki yapacağız. Kendi içimizde zaafiyete düşersek büyük yanlış olur. Büyük felaket arkasından "sen görevini yaptın, sen yapmadın" gibi bir münakaşa o krizin doğurduğu sonuçların bertaraf edilmesine katkı sağlamaz. Aksine moral değerler tekrar gidebilir ve başka bir krizle yüz yüze gelebilirsiniz. Önceliğimiz kişilerin hangi pozisyonda olduklarından ziyade bu işle ilgili temizlememiz gereken birçok konu var. 

FETÖ ile doğrudan irtibatları bulunanların tespitini yapıyoruz. Bu darbeye dolaylı destek veren kuruluşlar var, sadece devlet içinde değil ki. İş aleminde de, üniversitelerde de var. Bütün bunlar üzerine çalışma var. Bir anlamda çorap söküğü gibi geliyor. 

Bir Genelkurmay Başkanı'nın yıllardır en yakınında bulunan özel kalemi, yaveri, "buraya kadar komutanım" diyebiliyor ve onu alıp hainlerin merkezine götürülmesini sağlayabiliyor. Bunlar düşündürücü. Arkasında ne var, ya bu işi küçümsedik aşırı özgüvenle hareket ettik, ya da bu örgüt o kadar kendisini saklayabiliyor ki ne kadar dikkat ederseniz edin fark edemiyorsunuz. Cumhurbaşkanımızın yaveri, bizim yanımızda çalışanlar, bunlar ortaya çıktığında insanlar "bu da mı, hiç aklıma gelmezdi" diyor. Kapalı, şeffaf olmayan yapılarla mücadele zordur. Karanlıkta ıslık çalmak gibi bir şey.

'TÜRK ORDUSU BÖYLE BİR OLAYLA KARŞILAŞMADI'

Elinizde bilgi yok, veri yok, bir sürü bilgi kirliliği var. Bu olay çok büyük tahribat yaptı, en başta ordumuza. Ordumuzun itibarına yönelik çok büyük tahribat oldu. Balkan Savaşı'ndan beri Türk ordusu böyle bir olayla karşılaşmadı. Siviller üzerine ateş ettiler, o gün de söyledim, bu görüntüleri binlerce çocuk gördü. Torunum diyor ki "dede, bunlar bizim askerimiz değil mi, niye insanları öldürüyor?" Ben açıklayamadım, laf boğazıma düğümlendi. Ama şimdi açıklıyorum. Bunlar en ağır şekilde adaletin el verdiği en ağır şekilde cezalandırılacak. Hiçbir şey yanlarına kar kalmayacak. Adaletle davranacağız, intikam ve merhametle hareket etmeyeceğiz. Hukuk devletinde yargısız infaz olmaz. 

58 bin 611 kişi açığa alındı, 3 bin 499 kişi görevden çıkarıldı.

"HAKLIYLA HAKSIZI MUTLAKA AYIRT ETMEMİZ LAZIM"

Mutlaka arzu etmesek de tek tük hatalı işlem yapılmış olabilir, yanlış tespit olabilir. Tüm bu ihtimalleri göz önünde bulunduruyoruz. İtirazları değerlendireceğiz. 

Biz bir ölçü koyduk, doğrudan bunlarla teması olan, hatta temasları devam eden, 17-25 Aralık'tan sonra finansal desteğe katkı sağlayan, bu yapıda aktif görev alan bütün bu insanlar zanlı olarak toplanıyor. Daha sonra "bu işle alakam yok" diyenler itirazlarını yaptıkları zaman gözden geçireceğiz. İkna edici delil ortaya çıkarsa o zaman tabii ki diğer zanlılardan ayrılacak. İşimiz kolay değil ama hukuk devletiyiz, haklıyla haksızı mutlaka ayırt etmemiz lazım. Boşver 3 tane adam da gitsin, deme lüksümüz yok. 

"MEMURİYETE GİRMİŞ 86 BİN KİŞİ ÇIKARILACAK"

Görevden uzaklaştırma 62 bin 10, bunların 58 bin 611'i açığa alma. Görevden çıkarılan, memuriyetten ihraç edilen sayısı 3 bin 499. Bunun da ağırlıklı olarak darbeye katılan subaylar, astsubaylar, asker elbisesini giymiş caniler, hainler. Söylerken Silahlı Kuvvetler ile bunları birbirine karıştırmasın vatandaşlarımız. Ordumuz bizim gözbebeğimiz, Mehmetçik demişiz, peygamber ocağı. Şanlı tarihi olan Silahlı Kuvvetlerimizi bir kolaycılıkla bunlarla eş değer tutmak büyük yanlış olur. 

Memuriyete girmiş toplam 86 bin kişi, 2010 KPSS iptal olunca 86 bin kişi çıkarılacak demektir. Aradan şu kadar sene geçti deme şansımız yok. Ya yasa düzenleyeceğiz bu mahkeme kararını etkisiz hale getireceğiz, ya da mahkeme kararını uygulayacağız. 

Şunu yapmamız daha doğru olacak; bunların sınavlarını incelemek lazım. Tamamı mı soruları aldı, yoksa FETÖ'nün hedef gördüğü belli bir grup mu? Geriye yönelik sınav sonuçlarına bakılır, failler ortaya çıkar, diğerleri muaf tutulur. 

"OKULLAR ZAMANINDA AÇILACAK"

Şu anda zannediyorum 23 bin civarında öğretmen açığa alındı. Dolayısıyla ders sezonu geliyor, öğretmen ihtiyacı var. Bu yüzden 15 bin öğretmen alınması konusunda bir karar aldık ve M.E.B.'e talimat verdik. Sütten ağzımız yandı, yoğurdu üfleyerek yiyeceğiz. Okul açılma tarihinde erteleme ihtimali söz konusu değil, okullar zamanında açılacak. 

"DARBECİLERİN BUNU TEKRARLAMAYACAĞININ GARANTİSİ YOK"

Sadece cemaat değil, TSK'nın yapısını, savunma kabiliyetini, caydırıcılık kabileyitini azaltacak her türlü tehdide karşı yeniden yapılanma ihtiyacı var. Bu ihtiyaç yıllardan beri var ama maalesef yapmak mümkün olmadı. Keşke böyle bir olay arkasında olmasaydı. Yıllardan beri hep konuşulur. Şu anda yaptığımız yıllardan beri Silahlı Kuvvetler'in kendi yapmak istediği reformları, yaşadığımız bu hain darbe teşebbüsü sonucu ortaya çıkan tablo belli. Bu şartlarda kim garanti edebilir darbecilerin bunu tekrarlamayacağına? Garantisi var mı, yok. 

Yaptığımız şey şu; Bir, dünyanın gelişmiş ülkelerinde ordunun nasıl bir fonksiyonu var, o görevi esas alarak bu yapılanmayı gerçekleştirdik. İkincisi de bu terör örgütünün bundan sonra ordu içinde tahribatının olmaması, veya buna benzer darbe teşebbüsünün meydana gelmemesi için yapılması gereken işleri yaptık. Bütün eleştirileri saygıyla karşılıyoruz, gerekirse düzeltmeler de yapılabilir. Allah emri değil, yapılan bir kanundur.

Yapılan işle TSK zaafiyete uğratılmamıştır, aksine asli görevlerinde daha etkin çalışmasına zemin hazırlanmıştır. GATA'yı, atölyeleri, bakım tesislerini aldık, dolayısıyla Genelkurmay artık harbe hazırlık gibi kendi asli konularına daha çok zaman ayıracak. Kuvvet Komutanlarını ayırdık, niye? Milli Savunma Bakanı, kuvvet komutanlarının üzerinde görünüyor ama bir şey yaptıramıyor. Aniden karar almanız gerekiyor, alamıyorsunuz.

REFERANDUM SİNYALİ

Genelkurmay Başkanlığı'nın Cumhurbaşkanlığı'na bağlanmasıyla ilgili, anayasa değişikliğini başarabilirsek, önce Meclis'te geçmesi lazım, sonra referandumla kapsamlı bir anayasa değişikliği. Ama bunun için Ak Parti olarak sayımız yetmiyor. CHP açıkça bunu uygun görmediğini beyan etti. 

Sistem konusunda Ak Parti ile CHP ayrı düşünüyor. CHP parlamenter sistem diyor, AK Parti başkanlık diyor. Onların gerekçesi parlamenter sistemin Türkiye şartlarına daha uygun olması. Her iki sistem de halka sunulabilir. Millete sorarız, millet hangisini tercih ediyorsa. Yeter ki o noktaya getirebilelim. 

Bu iş Meclis'e gelecek, oylanacak, 330 üzerinde kabul olursa, referanduma gidiyor. Referandumda vatandaş ya kabul ediyor ya reddediyor. Şöyle bir takvimimiz olabilir, genel başkanlarla yaptığımız görüşmenin amacı şuydu: Bir, OHAL sürecine ilişkin açıklamalarda bulunmak. Çok güzel, verimli görüşme yaptık, her iki parti başkanıyla. Burada tabii onlar bu son KHK ile ilgili biraz endişelerini dile getirdiler, biz de dikkatlice not ettik, düzeltme ihtiyacı olursa her zaman yapabiliriz dedik. Ayrıca o görüşmede anayasa uzlaşmasını beklemeden, ona devam etmekle öncelikli ve acil ihtiyaç olarak daha az maddeyi içeren bir değişiklik konusunda birlikte çalışma kararı aldık. 60 maddenin olduğu çalışma devam edecek, ama onu beklemeden daha küçük bir paket, mesela diyelim ki CHP'nin, MHP'nin, bizim istediğimiz hususları ortaya koyacağız, ortak istediklerimizi tespit edeceğiz, bu maddeler için hemen Meclis'e getirelim diyeceğiz. Biz şu an iki partimizle görüşme yaptık.

Muhalefet liderleri, yazarlar ve gazetecilere yönelik davalarımı çektim.

AB konusu da olması itibariyle, bu yüksek idare mahkemesi ve askeri yargıtayın kaldırılmasında bütün partilerin mutabakatı var. CHP'nin HSYK'nın yapısının göden geçirilmesi yönünde teklifi var. Devlet memurları konusunun tanımının daha anlaşılır hale gelmesi yönünde bir teklifimiz var. Amaç, partilerin ortak paydada birleştikleri maddeleri gündeme getirmek. Belki 5 biz, 5 CHP, 5 MHP getirecek. 

Bu ülkenin geleceği hepimizi ilgilendiriyor, o yüzden kavga edecek çok şeyimiz yok ama paylaşacak çok şeyimiz olduğunu düşünüyorum. Türkiye bir küresel FETÖ tehdidiyle karşı karşıya. Bu tehditlere karşı nasıl ortak zeminde hareket edebiliyorsak, Türkiye'nin geleceğini, gelecek nesillerin daha iyi bir ülkede yaşamasını, Gazi Mustafa Kemal'in gösterdiği hedefe ulaşması için birçok konuda ortak hareket edebiliriz. Bunlar vatandaşlarımızın özlediği tablolar. Biz yukarıda hangi havada olursak, vatandaş da aşağıda o pozisyonu alıyoruz. 

Biz zaten her şeyde ortak olsaydık, farklı partiler olmazdık. Her partinin kendine göre düşüncesi var. Bunların hepsi anlaşılabilir ancak konu memleket meselesi olunca, gerisinin teferruat olması lazım. 

Ben de muhalefet liderlerine yönelik davalarımı dün çektim. Epey vardı, saymadım. 

657 değişmiyor, temel teşkil eden anayasa hükmü var. Onda bir değişiklik öneriyoruz. Bir devlet memuru var, bir kamu işçisi var, sözleşmeli var, bütün bu statülerin tek bir ad olarak ele alınması, bunun adı "kamu çalışanı" olabilir, bu şekilde bir düzeltme yapılacak. 

Kemal Bey de davaları geri çekme konusunda benzer bir şey yaptı diye duydum, bunlar iyi niyet göstergesidir. Kimseyle davalı olmak arzumuz değil. Maalesef siyasetçi olmanın ağır bedeli var, herkes hakareti hak zannediyor. İşgal ettiğimiz makamın itibarını korumak mecburiyetindeyiz, yoksa bu davalar kendimizi tatmin için açtığımız davalar değil. Bu size verilen sorumluluğun itibarını korumak mecburiyetindesiniz. Sizin artık şahsi kararınız olmaktan çıkıyor. Ümit ederim dava açacak düzeyde bir olayla karşı karşıya gelmeyiz. 

ASKERİ OKULLARIN DURUMU

Liselerde okuyanlar, okullara giriş ve aldıkları puanlar dikkate alınarak meslek liselerine ve liselere dağıtılacak. Ayrıca bunların yatılı okumalarından kaynaklanan yükümlülükler var. Onları affediyoruz. Daha önce de bir şekilde atılmış, ayrılmış bütün askeri öğrencilerin de tazminatlarını affediyoruz. Böylece o mağduriyetler ortadan kalkmış oluyor. 

Harp okullarına gelince de yine öğrenciler mezun olmayacaklar, onlar da YÖK tarafından yine harp okuluna giriş puanları esas alınarak istedikleri yere kayıtlarını yaptıracaklar. Böylece hak kayıpları olmayacak. 

Bu FETÖ'nün 15 üniversitesi kapatıldı. Oradaki öğrenciler de, aynı şekilde diğer üniversitelerin ilgili bölümlerine nakledilecek ama şunu yapacağız, onların bir hami üniversitesi var. Özel üniversiteler kurulurken, hami üniversiteler oluyor. Diyelim ki Fatih Üniversitesi'ninki İstanbul Üniversitesi. Öğrenciler oraya devrediliyor. 

Harp okulları kapatılmıyor. Üniversite sınavına giren öğrencilerden alıp eğitmeye devam edecekler, ama Milli Savunma Üniversitesi adı altında birleştiriliyor. 

İade-i itibara dair bir hüküm var; haksız yere bu düzmece raporlarla ordudan atılanlar tekrar haklarını aramak için müracaat edebilecekler. 

30 AĞUSTOS TÖRENLERİ

Hükümet olarak 30 Ağustos törenleri konusunda aldığımız bir karar henüz yok. Bir olay yaşadık diye 30 Ağustos'u yok sayamayız, gereken neyse yapılır. 

Çok taze bir darbe teşebbüsünün arkasından, işleri tekrar yoluna koymaya çalışıyoruz. Moral değerleri düzeltmeye çalışıyoruz. Tabii ki her ihtimali göz önünde bulundurmamız lazım. "Darbeyi bastırdık, bundan sonra bir şey olmaz" gibi bir rehavet söz konusu olmaz. Yurdun her köşesinde insanlar meydanlarda. Bu millet büyük bir millet, aziz Türk milleti dünya demokrasi tarihine adını yazdırmıştır. 79 milyon vatandaşımızın her birinin alnından öpüyorum. Bu darbeyi bastıran gerçek kahraman, aziz Türk milletidir. Onların inancı, onların gücü, tankın gücünü yenmiştir. Bu tartışmasız bir zaferdir. Darbe lafını duyup şapkasını alıp kaçanlar dönemi geride kalmış, yerine darbe yapanların şapka çıkardığı bir büyük millet gelmiştir. Özeti budur. Tabii millet, başkomutanına güvendi. Cumhurbaşkanımıza güvendi. Halkın iradesiyle seçilmiş hükümet, biz, kararlı bir şekilde dedik ki, "ölümüzü çiğnersiniz ancak başarılı olabilirsiniz." Bu kararlılık ve milletimizle kenetlenmek suretiyle bu belayı def ettik.

Bütün medya kuruluşları hakikaten asil bir duruş sergilediler, bir telkin ihtiyacı duymadan, ülkenin bekası için nerede durmaları gerektiğine kendileri karar verdiler. Savcılarımız hemen harekete geçti, elde kalan bir avuç polis teşkilatıyla aslanlar gibi bu darbecilerin karşısına çıktılar, bu darbeyi önlediler. Bu işe bulaşmayan, yurtsever komutanlar, subaylar, askerler de, tabii ki takdirle anacağımız kesimler. Dolayısıyla ülkemizin itibarını zedeleyen, şehitlerimiz olmasına sebep olan bu alçakça darbe girişimine karşı dimdik duran herkese şükranlarımı bu vesileyle ifade etmek istiyorum.
Bunların hepsi olabilir, ihtimal dışı değil ama bu tip ihbarlarla bizi hedeflerimizden alıkoymaya, bir kenara çekilmeye zorlamaya güçleri yetmez. Halkımızla beraber olmaya devam edeceğiz. 

"İSTEDİKLERİ KADAR TARİH VERSİN, BİZİM CEVABIMIZ VAR"

Kimin yarına çıkacağı, kimin çıkmayacağı onun kararıyla olmuyor. Bu bir tehdittir, suçtur, hedef göstermektir. Zaten işlediği suçların hesabı yok, bu da ilave oldu. İstediği kadar tarih versin, bizim de verecek cevabımız var. 15 Temmuz'da da çok kendilerine güvendiler ama hesap edemedikleri bir şey oldu, bu büyük millet bütün hesapları alt üst etti. Herkesin bir hesabı var ama Hakk'ın da bütün hesapların üzerinde hesabı var. Tehditlerin hiçbirinde "bu önemsizdir" demiyoruz, dikkate alıyoruz. Tehlike, tehdit devam ediyor derken kast ettiğim budur. Ülkede karışıklık çıkarmak suretiyle emellerini gerçekleştirmek isteyebilirler. 

Vatandaşlarımızdan özellikle istirham ediyorum, farklılıklarımızı zenginlik kabul edelim. Bugün kucaklaşma günüdür. Bu demokrasi nöbetlerine devam edelim. 
Biz dedikodulara göre amel edemeyiz. Gerçekleri tespit etme yükümlülüğümüz var. Oluşturulacak araştırma komisyonu 15 Temmuz gerçeklerini ortaya çıkarak. 

OHAL KARARNAMELERİ

OHAL kararnamelerinin anayasaya uygunluğu konusunda hukukçular çalışıyor. Bundan sonraki tek net olan şey, bir OHAL kararına dayalı olarak çıkarılacak KHK'lar, çıktıktan hemen sonra Meclis'e gönderilir.  

GÜLEN'İN İADESİ

Kaçmasına karşı, bir tutuklama talebimiz var. Çok hukuki ve makul bir taleptir. ABD yetkilileri ümit ederiz ki dikkate alırlar. 15 Temmuz öncesine yönelik 4 dosya gitti, 15 Temmuz artık her şeyin ayan beyan ortada olduğu bir iş olduğu için, arkadaşlarımız elleri daha kuvvetli oraya gitsin diye düşünüyoruz. Elimiz dolu gitmemiz lazım. Var da zaten, yeterli görmüyorlar anladığımız kadarıyla, ne istiyorlarsa göstereceğiz.

ABD GENELKURMAY BAŞKANI'NIN ZİYARETİ

ABD Genelkurmay Başkanı geldi Meclis'i gördü, şaşırdı tabii. Bir film hazırlanmış İngilizce olarak Başbakanlık tarafından, o geceye dair. Dediği şu, "Türk milleti, büyük millet, bunu ancak bu millet yapar." Bunun bir terör olayı olduğunu net bir şekilde ifade etti. 

Biz resmi bilgilere itibar ederiz, bu darbenin Fethullah Gülen tarafından planlandığını biliyoruz. Ama kapasitesi bunu planlamaya yeter mi, yetmez mi, o konuda tartışmalar devam ediyor. Üst aklı mutlaka var, bunu biliyoruz ama ispatlamak gerekir. Ülke midir, kuruluş mudur, grup mudur, hepsi ortaya çıkacak. Bu tartışmaları ABD'nin sona erdirmesi için eline altın bir fırsat geçti. 
Darbenin görünen ismini Türkiye'ye teslim eder, o zaman bu tartışmalar ortadan kalkmış olur. Böylelikle iki stratejik ortak arasında sıkıntı kalmamış olur. 

20-21 Ağustos gibi üst düzey bir ABD'li yetkili Türkiye'ye ziyaret yapacak. Gelip görsünler.

'HDP'NİN KARAR VERMESİ LAZIM'

('Mitinge HDP neden davet edilmedi?' sorusu üzerine) Onlardan talep yok, biz herhangi bir ayrımcılık yapmadık. HDP'nin bir şeye karar vermesi lazım. Bölücü terör örgütü ile ilişkilerine bir karar vermesi lazım. 'Bütün terör örgütlerini lanetliyoruz' demeleri lazım.

Memurların izinlerinin durumunu en kısa zamanda çözeceğiz.

Bedelli askerlik konusu gündemimizde yok.

Hande Fırat yayının gelirlerinin 15 Temmuz'da yaşamını yitiren kişilerin ailelerine ve darbe girişiminde yaralananlara harcanacağını söyledi.

Kaynak:Haber Kaynağı